Ormanın derinliklerinde
Yalnız yaşayan güzel çiçek
Çekinme ortaya çık
Seni herkes sevecek.
Gecenin karanlığında
Korkmuyor musun?
Güzel gözlerini yumup
Uyuyor musun?
(Ölümünden kısa bir süre önce küçük bir çocuk tarafından yazılmış bir şiir.)
Yıllar önce henüz evlerimizde tv nin elektriğin olmadığı yıllardı. O yıllarda köyümüzde henüz elektrik yoktu, adam gibi bir yol yoktu, tv yoktu. Almanya’dan biri gelmişti köyümüze de o bir video getirmişti yanında. Videonun enerji kaynağı da arabanın aküsüydü. Her akşam bir Türk filmi koyardı ve bütün köylüler kahvehaneye doluşurduk o filmleri izlerdik. Sezercik falan. Kadınlar da gelirdi onlar kahvehanenin çatısına otururlar oradan seyrederlerdi. Bizim için o filmler apayrı bir dünyaydı. Akşam film seyredeceğiz diye heyecanlanırdık.
Evlerde ışık da yoktu. Kadınlar erkekler hep beraber bir odanın içinde bir gaz lambasının önünde otururduk. Kadınların ellerinde oyaları olurdu. Hem konuşurlardı hem o lambanın önünde el işi yaparlardı. Çocuk yaşımda insanların gölgelerine bakardım da hayallere dalardım. Şimdi düşünüyorum da ne güzel günlermiş o günler.
Elektrik yoktu o zamanlar ancak o dönemlerde lambanın önünde yazdığım okuduğum her şey büyüleyici bir şekilde aklımda kalmış. Bence ışıklı ortamlarda okunan kitaplar akılda kalmıyor. Biz kitabı okurken aslında en sağımızı en solumuzu da görüyoruz. Bu da dikkat dağınıklığına sebep oluyor. Halbuki gaz lambanın önünde kitap okuduğumuzda dikkatimiz sadece okuduğumuz objede toplanır. Onun için Osmanlılar zamanında dikkat ettiyseniz ders çalışma ortamları hafif ışıklıdır. Öğrenciler ders çalışırken düz duvarları karşılarına alarak çalışırlarmış.
Köyden kasabaya geldiğimizde bir akşamüstü kasabaya sinema gelmiş diye duyunca kız kardeşimle beraber sinema seyretmeye gittik. Dışarıda bir on kişi vardı oturduk beyaz perdenin önünde bir film seyrettik. Film galiba Cüneyt Arkının oynadığı bir filmdi. Gece saat 1 olmuş da farkına varamamışız. Babam geldi ikimizi aldı eve götürdü. İlk sinemayı böyle seyretmiştim.
Babam eve televizyon aldığında yıl 1980’di. Her akşam komşuların pencerelerinden TV seyretmekten kurtulmuştuk. Televizyon geldi kurduk (mu?) ama görüntü yok. Belki gelir diye ailecek sabaha kadar oturduk. Ama nafile. Televizyon ITT Schauplorenz (yazılışı yanlış olabilir) idi. Sabah oldu babam onu değiştirdi Philip marka tv. Aldı. Siyah beyaz tabi. O tv bozulmak bilmedi de ondan bir türlü kurtulamadık. Yıllarca renkli tv al diye babama yalvardık da nihayet renkli TV aldık.
Tüm bu anlattıklarım öyle 60 yıl önce değil sadece 45 yıl öncesine ait. Şimdi ışıl var sokaklar ışıl ışıl evlerimiz ışıl ışıl ama ama hayallerimiz de öyle ışıltılı mı bilmem. Hiç olmazsa şöyle bir haftalığına elektrikler olmasa da şöyle ruh dünyamıza odaklansak. Beynimizin derinliklerinde beyaz hayaller kursak diyorum.

