Etiket: aşk

  • Ayşe ARMAN’ın 2009 yılına ait köşe yazısı

    Ayşe Arman’ın köşe yazısı

    Hürriyet Gazetesi

    Tarih : 05.09.2009

    Yazar: Ayşe ARMAN

    Beyaz pantolonlu kız

    O, Dubai’den geliyor.Ben Bodrum’dan.Atatürk Havalimanı’nda buluşup, iki sevgili Atina’ya uçacağız.Hayattan tam üç gün çalacağız.Ve kızımızdan.Üç tam gün, tanıdık kimse olmadan etrafta, biz iki sevgili yalnız olacağız.Adanın sokaklarında el ele dolaşacağız.Birbirimizin gözünün içine bakacağız.Kendimize, birbirimizi yeniden hatırlatacağız.Her güzel evin duvarına yaslanıp öpüşüp, koklaşacağız.(O, “Yapma!” Diyecek, ben aldırmayacağım!)Esas olanın, ikimiz olduğunun bir kere daha farkına varacağız.Biz yoksak, “mutlu aile” yok.Biz, birbirine dolanmış iki sarmaşığız, kendimizi sulayacağız…Tabii bütün bunları yapabilmemiz uçağı kaçırmamamıza bağlı!Aksi gibi onun uçağı, Dubai’den kalkarken rötar yaptı.Yandık!İstanbul’a bir türlü inemiyor.

    (daha…)
  • Yalnızlık

    Yalnızlık

    Yazan: Özcan ATAR

    Üniversite yıllarımda sosyoloji dersinde hocamız “değişim” üzerinde konuşuyordu. Değişimi hemen her yönüyle ele aldı. O, dersi anlatırken aklıma bir anda peygamberler geldi. “Hocam! Toplumları hatta dünyayı değişime sürükleyen aslında peygamberler değil midir ? ” dedim. Bir an durdu hocamız. Belli ki onca batılı adamdan ve onların sözlerini okumaktan peygamberlerin değişimin asıl itenekleri olduğunu düşünmemişti. Çünkü peygamber gibi yitik kelimelerimizle ders işlenmiyor artık. Biraz durdu ve “evet” dedi “toplumları peygamberler değiştirdi”

    Artık hikmeti biz yitirdik. İçtenlik bizden uzak. Potansiyel halindeki gençliğe Batının normlarını dayatmak yerine, Türk’ün ve Doğu’nun içtenliğini akılla birleştiren bilimini aktarabilseydik pekala ilim dağının zirvelerinde özgürlüğü doyasıya içimize çekerdik.

    Modern zamanın insanındaki ruhsal gerilim Sadık Yalsız Uçanlar’ın “Korku ve Ümid ve Aşk” kitabında çok güzel işlenmiş. Hakikaten kent insanının dinlenmesi, uyuması, çokluk içindeki yalnızlığı, zamanı değerlendirişi, koşmaları-koşuşturmaları,metal elektrik gibi insanı boğan,sıkan ucubelerin içinde insanı feraha kavuşturacak olanlar nedir?çözümler vs. her şey bu kitapta anlatılmış.

    İnziva, duyarlılık,şiir,hikmet,aşk,korku,kalp,asla rücu gibi kelimelerin kapılarını açıp onların içine dalıp alemlerinde dolaşmak bizler için ne kadar gerekli.

    Gerçekten  “yalnızlık”ın bereketlendiği ortam “inzivadır”. Doğunun dünyasında yalnızlık insanı intihara götürmez. Yalnızlık insanı “hakikate” götürür. Çünkü inzivada “hikmet” vardır. Yalnızlıkta ise sadece felsefi oyalanmalar vardır. Biri insanı gül bahçesine,diğeri zahmet çölüne götürür.

  • Revolutionary Road- 2009

    Revolutionary Road- 2009

    Yorumlayan: Özcan ATAR

    Tür:  Dram, Romantik

    Süre :   2s 5dk 

     Senarist : Justin Haythe

    Evet  bu magazinsel bilgilerden sonra filme gelirsek. Görüntüler 1950’li yılları bize yaşatıyor. Giyimler eşyalar  harika. April ve Frank kendilerinin evelendikten sonra  herkesten farklı olacaklarına inanırlar. Evlenirler ve zaman ilerlerken dışarıdan pırıltılı bir aile izlenimi verirken içten çözülmeler başlar çift arasında. Frank ve April  tekdüzelikten sıkılmaya başlarlar. Frank aynı işte kazancını yükseltemez April ev hanımı olarak kalır ve küçük kasabada kendilerini hayal ettikleri yerde bulamazlar. Winslet  rolünde çok başarılıdır. Leonardo da hakeza. April bu hayattan kurulmanın başka bir ülkeye taşınmakla olabileceğine inanır fakat  Frank’ı da ikna etmesi gerekmektedir. Frank çok zor olsa da ikna olur ve Frank  farklı bir ülkeye gideceklerini herkese anlatır. April de mutludur. Aile artık mutludur. Aslında sadece Wheeler ailesi değil hemen pek çok aile mutsuzdur fakat herkes sıkıntısını içine atmaktadır. Karşı komşularına ziyaretlerinde Frank ve April , kasabadan ayrılacaklarını söylediklerinde komşuların tepkisi şaşkınlık ve kıskançlık olmuştur. Onlar da bulundukları durumdan mutlu olmadıklarını göstermişlerdir.

    Frank her ne kadar farklı bir ülkeye gitmek konusunda eşinden etkilemişse de gittiği ülkede eşinin çalışıp kendisinin işsiz evde oturacağı fikri düşüncesi onu içten içe kemirmektedir. Bir gün çalıştığı yerde patron ona terfi yapabileceği bir iş fırsatı teklif eder. Kazançları da artacaktır hem de Frank  rutinden kurtulacaktır. Fakat bu durum Frank için olumlu ise de April için daha fazla girdaba kapılmak olacaktır ki April bu helezondan kurtulamaz ve günler ilerledikçe April iyice mutsuzluk içinde depresyona girer. Frank’ın , bir zamanlar kendisini aldattığını itiraf ettiği aklına gelir ve April karşı komşuyla Frank’ı aldatır. İşler iyice sarpa sarmış ve o imrenilen  Wheeler ailesi tam anlamıyla çökmüştür. Frank her şeyden habersiz yeni işinde mutludur. April’in mutsuzluğuna anlam veremez. April komşuyla sadece bir gecelik beraber olur. Bir daha olmaz zaten komşusuna aşık filan da değildir. Sadece hayata eşi Frank’a karşı bir intikamdır. Ancak April komşudan hamile kalır. Bunu Frank’a nasıl izah edecek? İşler nasıl ilerleyecek? Okuyuculara bırakıyorum.

  • Osmanlı Divan Şiiri-III

    Osmanlı Divan Şiiri-III

     Yazan : J.W.GİBB 

    Kitap : Osmanlı Şiir Tarihi 

    İnsan, kendisini bulduğu ve hulasası olduğu kainat gibi, varlık ve yokluğa, hayır ve şerre, gerçek ve yalana katılan çift yönlü bir varlıktır. Fakat varlıktan hasıl olan ve yalnızca onunla ebedi bir varlığa ve gerçekliğe sahip olan insanın bu yönü zaruri olarak Allah’tan gelmektedir ve eninde sonunda aşk da onunla bir olacaktır. ihsanda bulunan bu ilahi hassa, bu mutlak varlığın kıvılcımı ihtiyari veya gayrı ihtiyari, kaynağına ulaşmaya çalışmaktadır; fakat mevcudatın varlığı sürdüğü sürece de yokluğun varlığı onu zapt edecektir. Ancak insanın işi bu yokluk unsurunu olabildiğince bertaraf etmeye çalışmak ve tamamıyla yalnız öldükten sonra gerçekleşebilecek olan dünyada iken de bir ölçüde mümkün olabilen fenafillaha ulaşmaya çalışmak olacaktır.Fakat insan yokluğa karşı nasıl galip gelebilir? Tabii ki ‘ene’sine galip gelerek; zira bize son derece gerçek görünen ve elemlerimizin sebebi olan ene hakikatte yücebir hayalden ibarettir. Öyleyse ne için ene’den bahsediyoruz? Gerçekte bir “enemiz”(benlik-nefis)  yoktur; ene de netice itibariyle Allah’a aittir. Elemlerimizin kaynağı olan bir eneye sımsıkı sarılmak bize yokluktan başka bir şey getirmeyecektir.

    Öyleyse enaniyete nasıl hakim olunur? Aşkla. Yokluğun karanlık gölgesinin ortadan kaldırılması ancak aşkla mümkündür. Ve ruhun yeniden ilâhî kaynağına dönmesi, Allah’la nihâî bir vuslata erişmesi ancak aşkla mümkündür. Sufizmin temel dayanağı ve bu edebiyatın ilham kaynağı “aşk”ın ilk dersi insanî aşktan geçer. Sonra ilâhî aşk. Bu sema altında ondan daha mahir bir üstad yoktur. Câmî, tasavvuf ilminin üstadından ilim talep etmeye gelen mürid adayından bahsederken, hocanın, bu gencin hiç aşık olmadığını anlayınca onu kabul etmediğini “İnsanların araşma dön, âşık olmanın ne manaya geldiğini öğrendikten sonra gel” dediğini nakleder. İnsanî aşk, güzel ve yararlı olmakla birlikte, hedef değil, ancak hedefe gitmeye bil’ vasıtadır. O, kulların geçmesi gereken bir köprüdür. Buna aşk-ı hakikinin  zıddı olarak aşk-ı mecazi denk11 Fakat bu köprü ne kadar mubah olsa da, sâlik bu yolda ilerlerken son derece dikkatli olmalıdır, aksi takdirde yolun sonuna ulaşamayabilir. Gözü öbür tarafa bir kez açıldığında artık kalbi ilâhî mesajlara hazırdır. Gözünü nereye çevirse Cemâlullah’tan bir iz görecektir; Allah, gökteki her yıldızdan, yerdeki her çiçekten ona nazar edecek, her güzel yüzde ona gülümseyecek, her tatlı seste ona seslenecektir. Artık çevresinde Allah’tan başka birşey görmeyecektir. Gözlerini kendi içine dönderdiğinde, kendi kalbüıe baktığında orada harf be harf Allah okuyacaktır. Zira, Allah’tan başka hiçbif şey olmadığını bilerek, hissederek fenafillah’a ulaşmıştır ve artık belki de Mansur12 gibi “Ene’1-Hak” diye vecd gelecek, Bayezid-i Bistami13 gibi “Gömleğimin içinde Allah’tan başka bir şey yok” diyebilecektir.

    ——————————————————-

    ( 11. El-Mecazü kantaratü ‘1-hakikati, Mecaz hakikate götüren köprüdür.

     12.  Hüseyn Mansur-ı Hallaç, sufüerin önde gelenlerindendir. Şairler, aşktan bahsettikleri zaman sık sık onun ismiyle birlikte anarlar. “Ene’I-Hak” dediği için Bağdad’da 923 (h.310)’de küfür isnadıyla idam edilmiştir. 

     13.  Bistamlı Bayezıd, Mansur gibi ilk veli mutasavvıflardandır. 776(h.l60)’da doğduğu ve yüz sene kadar yaşadığı söylenmektedir.

  • Manchester By the Sea (Yaşamın Kıyısında)

    Manchester By the Sea (Yaşamın Kıyısında)

    Yorum: Özcan ATAR

    Film  Adı :  Manchester By the Sea (Yaşamın Kıyısında)

    Başlangıç Tarihi: 2017 

    Tür: Dram

    Yönetmen : Kenneth Lonergan

    Senaryo : Kenneth Lonergan

    Oyuncular:  Casey AffleckMichelle WilliamsKyle ChandlerLugas Hedges

    Ülke:  ABD

     Konu: Hayat

    Ana fikir: Toplum ve bireyin sorunları

    Randi rolündeki Michelle Williams bu filmde arkada kalmış ama bu oyuncu rolünü mükemmel yapıyor. “Bu Dans Senin” filminde de aldatma ihanet gibi rolünü o kadar iyi yapmıştı ki. Rol için bile aldatıyor olması insanı derinden etkiliyor. İstemsizce bu kadını görünce nefret ile üzüntü arasında bir karmaşa yaşıyorum. Bu filmde de aynısı oldu. Özellikle gözlerindeki o pişmanım ama haklıyım da duygusunu verebilmesi pes doğrusu. Keşke Michelle ’ye daha çok rol verilseydi filmde. Bana göre yeğene gereksiz yere fazla zumlanmış film.  Bu tip ağır dram filmi sevenler için oldukça etkileyici bir film.