Etiket: ayrılık

  • Kim bilir

    Kim bilir

    Yazan : Özcan ATAR

    Öleceğini bilen varlık olarak ne kadar da neşeliyim. Hem bu ayrılış ne zaman olacak belirsiz hem vuslat yeri belirsiz. Belirsizlikler girdabına doğru yol almak… insan ürperiyor.

    Her ne kadar kutsal kitaplar çok bilgiler veriyorsa da nasıl desem gidenlerin hiçbiri de dönmüyor ya geriye. Acabalar, acabalar ? Bazıları da ölümü hiç düşünmeden yaşayarak mutluluğa ulaşabileceğini zannediyor. Olmuyor işte! Bu gerçeklikten kurtuluş mümkün olmuyor.  Deve kuşu gibi başımızı kuma gömünce de maalesef korkumuzdan bir türlü sıyrılamıyoruz.

    Ne kadar çok bağlanırsak çoluğumuza çcuğumuza, paraya pula o denli zorlaşıyor ayrılmak. Ama  yok o da pek mümkün değil. Yanınızda güzel çocuklarınız ve bakışları…ya eşleriniz, dostlarınız… güzel sıcak evlerinizden soğuk toprağın  içine girmek…düşününce insan bir garip oluyor. Duygu helezonlarının içinde kaybolan insan!

    Küskün, kızgın, üzgün, mutlu, kibirli insan! Zaman seni yürütüyor, zaman seni koşturtuyor, zaman seni ezip yıpratıyor, zaman seni telaşlandırıyor, zaman…zaman…seni öğütüp topraklara serpiyor.

    Kuruyan yaprakla, ölen kediyle aynı kaderi yaşamak…

    İnsanoğlu gidenlerden bir defa haber alıverseydi…

    Ölürken korku, ümit  ve heyecan  içinde kalbimiz ağzımızdan çıkacakmış gibi mi olacağız! Nafile bunu da bilemiyoruz. Ölürken yalnız mı olacağız ya da ıslak gözlerle bize  bakan bir çocuğumuz mu olacak. Kim bilir! Ya da biz mi onlara ıslak gözlerle bakıyor olacağız. Kim bilir  belki kalanlar ölüdür de gidenler dirilmiştir.

  • The Son (Evlat)

    The Son (Evlat)

    Yorum: Özcan ATAR

    Film Adı: The Son (Evlat)

    Tarihi: 2022

    Tür: Dram

    Yönetmen: Florian Zeller

    Senaryo: Florian Zeller

    Oyuncular: Hugh Jackman, Laura Dern, Vanessa Kirby, Anthony Hopkins, Zen McGrath

    Ülke:  ABD

     Konu: Ayrılık

                    Bazı filmler vardır oyuncuyu görürsünüz ve filmi seyretmeden filmin kaliteli olacağından neredeyse eminsinizdir. Bruce Willis, Antony Quinn gibi  işte ne bileyim Diane Lane gibi. Bu filmde de Antony Hopkins ve Laura DERN’i görünce bu film seyretmeye değer dedim. Fakat filmde Antony’e çok az  yer verilmişti. Hatta Laura’ya da az zaman verilmişti.

    Film boşanma süreçleri ve sebepleri üzerine hiç durmamış boşanmanın kötü sonuçları üzerine dikkat çekmiş. Özellikle çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi. İlginçtir ki ben Hugh Jackman’ın bu filmdeki oyunculuğunu çok beğenmedim. Bende nedense üzgün baba hissiyatı oluşamadı. Ben en çok Vanessa Kirby’i beğendim. Zen McGrath ve ilginçtir Laura Dern’den  de çok etkilendiğimi söyleyemem. Antony elbette muhteşem bir oyuncu fakat bu filmde onu da çok fazla göremedik. Benim açımdan bakıldığında en azından bu film için oyuncular vasat kaldı. Vanessa Kirby Pieces Of A Woman (Bir Kadının Parçaları) filmindeki kadar etkileyici bir performans (filmdeki rolü gereği) göstermemiş olsa da bakışları…Evet, onda da gözler Hopkins gibi,  Michelle gibi, Diana gibi oldukça etkileyici ve filmi sürükler nitelikte.

    Nicholas (Zen McGrath) babası Peter’in (Hugh Jackman) annesi Kate  (Laura Dern ) ile birlikte onları terk ettikten sonra babasına karşı öfke içindedir. Nicholas, babasına bir şekilde ulaşıp hem onu tanımak ve hem babasından intikam almak, ondan niçin ayrıldığına dair hesap sormak için  tanımak hem de ondan bir şekilde intikam almak için babasının yanında kalmak isteğinde bulunur. Baba yeni karısı Beth (Vanessa Kirby) istemese de   oğlunu yanına alır ama nafile Nicholas bir türlü düzelmediği gibi hastalığı daha da ilerler ve Nicholas maalesef babasının evindeki av tüfeği ile ki o tüfeği de büyükbabası Antony (Antony Hopkins)   babasına hediye etmiştir.  Baba Peter de babasını sevmemiştir. Oğlu da babasını sevmemiştir. Bu aile dramı gene daha büyük bir dramla son bulmuş ve Nicholas intihar etmiştir.

    Öncelikle filmde sapkın cinsel hazlara yer verilmemiş. Bu takdir edilesi bir iş. Böyle film bulmak şans işi. Filmin son sahnesi de oldukça üzüntü vericiydi. Ama buralara kadar gelmemek için bir ebeveynlerin çok ama çok dikkatli olmaları gerekiyor. İş ve aile döngüsünü istikrarlı ve dengeli götürmek son derece önemli ama bir o kadar da zor bir iş. Neyse ki intihar edecek noktalara kadar gelecek insan sayısı az. Ayrılıklar yaşanan ailelerde çocuklar hayatın tazeleyici akışı içinde her şeye katlanıp alışıyorlar da bu dramlar az oluyor.

  • Manchester By the Sea (Yaşamın Kıyısında)

    Manchester By the Sea (Yaşamın Kıyısında)

    Yorum: Özcan ATAR

    Film  Adı :  Manchester By the Sea (Yaşamın Kıyısında)

    Başlangıç Tarihi: 2017 

    Tür: Dram

    Yönetmen : Kenneth Lonergan

    Senaryo : Kenneth Lonergan

    Oyuncular:  Casey AffleckMichelle WilliamsKyle ChandlerLugas Hedges

    Ülke:  ABD

     Konu: Hayat

    Ana fikir: Toplum ve bireyin sorunları

    Randi rolündeki Michelle Williams bu filmde arkada kalmış ama bu oyuncu rolünü mükemmel yapıyor. “Bu Dans Senin” filminde de aldatma ihanet gibi rolünü o kadar iyi yapmıştı ki. Rol için bile aldatıyor olması insanı derinden etkiliyor. İstemsizce bu kadını görünce nefret ile üzüntü arasında bir karmaşa yaşıyorum. Bu filmde de aynısı oldu. Özellikle gözlerindeki o pişmanım ama haklıyım da duygusunu verebilmesi pes doğrusu. Keşke Michelle ’ye daha çok rol verilseydi filmde. Bana göre yeğene gereksiz yere fazla zumlanmış film.  Bu tip ağır dram filmi sevenler için oldukça etkileyici bir film.