Etiket: Filistin

  • İsrail-Filistin

    Yazan : Özcan ATAR

    Zulüm alkışlanamaz fakat…

     26 yıl  önce Filistin’e gitmiş Kudüs sokaklarında Telaviv’de, liman kenti olan Hayfa sokaklarında gezmiştim. Yahudi ve Filistinlilerle konuşmuştum. Giderken çok şeyler düşüüünmüştüm ama orada  Yahudi Hıristiyan Müslümanlar iç içe yaşıyorlardı. İnsanlar mutluydular. 

    Şeytan boş durmuyor bu halkları birbirine kırdırtıyor. 

    Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları çok dik. İlhamını Kurandan almış gibi görünse de Kuranın yanlış yorumlarından almış demek daha doğru olacak. Arkanda iyi yönetmek zorunda olduğun 80-90 milyon insan varken “dik konuşmak” da neyin nesi. İnsanlar geçim derdiyle boğuşuyor. Tüm ülkeyi dünyadan izole etttiğin, insanları gırtlaklarına kadar sıktığın yetmiyor da  İsraile oraya buraya sataşarak ülke insanını boğmak mı istiyorsun. Gençliğimden beri Tayyip Erdoan’a destek vermiş biri olarak bu eleştirileri yapmak zor geliyor insana fakat…

    Bu Orta Doğu’nun sorunu son 100 yıldır bitmiyor değil 1000 yıldır belki 10 bin yıldır bitmiyor. belki de bitmemesi gerekiyor. Tanrı ne tasarladı ise o. 

    Ölen çocuklar, ölen insanlar 30 yıl önce de Filistin için yürüyüşler yapmış İsraili lanetlemiştik. İsrail ha yıkıldı ha yıkılacak diye ümitlerimiz vardı. Ben otuz yıldır yıkıldığını görmedim. Hamas tipi oluşumlar İsraili yıkmak şöyle dursun sanki İsrailin dünya üzerinde elini güçlü tutuyor. Kalk sen koca Türkiye’nin başkanı  Hamas’ı övsün. Sonra ekonomi tepetaklak olsun. Yüce Rabbim. 

    Kuranın Yahudilere ait özellikleri açık açık belirtirken Yahudileri göklere çıkaracak değilim. Ancak ben tarihselci bakış açısının bazen bazı olaylarda tutarlı olduğuna inanıyorum. Haliyle  bakış açısı çok fazla. 

       İlginçtir Yahudilik  Müslümanlık’a Hıristiyanlık’tan daha yakın ama tüm müslümanlara hangisinden uzak olmak istersin diye sorulsa Yahudi diyeceklerinden eminim.  

  • BAŞLAMAK !

    Yazan : Özcan ATAR

    Kur’an çalışmaları her çağda dolu dizgin yapılmıştır. Kur’an tefsirleri, Kur’an dilinin incelenmesi ve Kur’an çevresinde yazılmış kitaplar yüzyıllar boyunca devam edegelmiş ve daha nice araştırmaların yapılacağı da aşikardır. Önemli olan Kur’an üzerine en çok eğilmesi elzem olan Müslümanlar olması gerekir. Ancak derin uyku yüzyıllarından hala silkinip kalkabilmiş de sayılmayız. Hatta yapılan çalışmaların üzerinde dahi muvaffakiyetli çalışma azdır. Sadece Kur’an değil kendi eski eserlerimiz ve tarihimiz kültürümüz üzerinde de çok fazla kafa yorduğumuz söylenemez. 

    Sokak kültürlü sloganist nesiller yerine düşünen araştıran bilimsel buluşlara susamış bir neslin oluşması en büyük gayemiz olmalıdır aslında. Büyük bir devlet projesi ile ancak altından kalkılabilecek bu durum hemen her Türk insanın kalbinden de çağlayanlar gibi taşmalı heyecan hiç bitmemeli. 

    Bilim insanı olmak arzulanan en büyük paye olmalı ve bu payeye mevkiler birer uçurum oluşturmamalıdır. Mevki ancak belki birinci dereceden itenek olmaktan öte gitmemelidir. Yani bilim şana kul edilmemelidir. 

    Bir altın işlemecisi kadar gayretli sabırlı dikkatli ve rikkatli bireylerin beyin jimnastiğine, o kadar muhtacız ki ! Hemen her alanda ülkemiz bunu hak ediyor. Hem de art niyetli başlangıçların ortaya çıkardıkları çarpık görüşlerden azade olabilmenin de ilk kuralı her şeyde olduğu gibi bilim insanın da yerli olması değil midir?

    Arzu edilenler inançlar temenniler bir yanda değerlendirilmeye, işlenmeye başlanacağı zamana bırakılırken daha ayakları yere basma döneminde elbette her çalışma dikkatle takip edilmelidir. Zaten bu yapılamadığı zaman bilimsel bilginin ortaya çıkarılması oldukça zordur. Bizim için Batılı oryantalistlerin azmi, üretkenliği öğrenilecek bir rol; niyetleri, bilgimiz dahilinde sadece uyanık olma sebebimiz olmalıdır.   

    Bütün çalışmaların “yarar” eksenli yapıldığı batı biliminin aksine “yaratan” eksenli çalışan doğu-islam bilim insanlarının, yüzyıllardır rehavete girdiği dönemlerden sıyrılma çabasındayken hala durmada ayak direten İslam ülkelerine takmadan yola devam etmek gerekiyor ki bunu söylememin yegane itkisi çevremizin bırakın bilimi bilgiyi yangın yerine dönmüş halidir. İnsan bir Müslüman olarak  derinden çöküyor. Suriye Irak Mısır Lübnan Filistin Doğu Türkistan  vs.  tamamen yangın yeri ! Nesiller katlediliyor!    

    Biliyorum parmaklar var karıştıranlar var düşmanlar var boğmak isteyenler var! Var ama gene de elinde mürşidin  Kur’an nasıl sana yetemiyor! Yetemiyor çünkü biz Kur’anla Batılının buluştuğu kadar da buluşmaya yeltenmiyoruz. Maelesef Batı Kur’anla çoktan buluşmuştu!!!

    Elbette buluşma isteği Batıda farklı amaçlar içindi Ama Kur’an öyle bir hakikat ki kendisine  bir  sebeple bir defa buluşan yörüngesini izanı kadarıyla doğrultuyor. Çünkü Kur’ana açılmak demek bilime akla ve esrarengiz ruha kapı aralamak olduğundan –sen istemesen bile- çarpık zihniyetin şoklanır, arıtılır. Batı bilim adamı da bir anda şoklanıyor ve bu şokla daha bir gayretleniyor inceliyor arıyor araştırıyor ruhunu değilse bile dünyalığını bir şekilde buluyor düzenliyor ki bu ta m.ö. 9.yüzyıllarda (dikkat İsadan çok önce ) bir Aramice bir yazıtta  “mt kln ‘lh rḥmn zy tṣlwth bh ysb” şeklinde kendini gösteren “merhametli tanrı” anlamındaki tamlamanın “RHMN” sözcüğünün  Kur’anda da yerini  alarak  RAHMAN(RHMN) olan Allahın  her gayrete takdim ettiği ödülün müşahhas bir delili oluyor. 

    Biliyorum bugün  Türk ve İslam dünyası olarak zor zamanlardayız. Bilim bizden uzak şimdi; ama bilinçlenmek ve bilgiye doğru koşmak için bilenmenin sebebi olamaz mı bu zor zamanlarımız. O halde biz de yegane değerlerimiz olan çocuklarımızı güdülemeye başlamayalım mı? Evet bence yapabileceklerimizin içinde bize en yakını budur o halde “bi ism’illahi Er-RAHMAN Er-RAHİM” diyerek kolları sıvayıp beyni yıkayıp düşünceyi paklayıp uzun yollar için şimdi başlayalım!

                                                           ÖZCAN ATAR