Yazan : Özcan ATAR
Latin alfabesinin tartışıldığı süreçte elbette tüm Osmanlı aydınları Latin alfabesini topyekun kabul etmedi. Muhalif olanlar da vardı. Muhalif olanlar şu argümanları öne sürdüler :
(daha…)Yazan : Özcan ATAR
Latin alfabesinin tartışıldığı süreçte elbette tüm Osmanlı aydınları Latin alfabesini topyekun kabul etmedi. Muhalif olanlar da vardı. Muhalif olanlar şu argümanları öne sürdüler :
(daha…)Yazan : Özcan ATAR
Yeni Türkiye’nin tartışıldığı şu dönemlerde, dünyanın medeniyetler algi ve bilgisinde bir Türk Medeniyeti’nin varlığından söz edilebilmesi mümkün değil. Bunun pek çok sebebi var; ancak bu vahim tablonun oluşmasında bizim katkımız yadsınamayacak kadar çok.
Elbette kökü çok derinlerde genetik ve sosyolojik yapımızın da tesiriyle gayri ihtiyari tezahür eden bu sonuç, dünya medeniyetler zincirinde halka olmamıza engel oluyor.
Sadece ekonomik verilerin değerlendirilmesi ile “Yeni Türkiye” ideali gerçekçi olmaz. Yeni Türkiye’nin “Türk Medeniyeti” olmasının yol haritası, berrak bir şekilde ortaya konmalı, sağlam bir yöntembilim ile ilmi veriler çerçevesinde derin analizlerin ışığında “Türk Medeniyeti” iddiası gündeme oturmalıdır.
Anlık çözümcü karakterinden sıyrılarak; ancak derin mistik düşünce helezonlarında kıvrılıp, bedbin Kadiriliğin labirentlerine de yuvarlanmadan kendi Rönesans’ımızı gerçekleştirmek zorundayız. Peki, tüm bunlar nasıl olacak? Elbette üstün ve disiplinli, uzun soluklu, yavaş ve derinden çalışmaların yapılmasıyla oluşacak.
Bin yıllık tarihimiz, elbette bilim insanlarımıza çalışmalarında çok fazla materyaller sunacaktır; ancak bunları harmanlamak ilmi süzgeçlerden geçirerek çağımızın disiplinlerini de kullanarak spesifik “Türk Medeniyeti” idealini gerçekleştirmek bilim insanlarımızın derdi ve bunu eyleme dönüştürmek hangi erk olursa olsun o erkin milli bir görevi olmalıdır.
Son bir yıllarda yaşadığımız toplumsal travmalara bakınca karamsarlık çökmüyor da değil. Ancak bu sarsıntılar, doğum sancıları olarak algılanırsa ki öyledir karamsarlıktan çok gayretimizi artırmalıdır. Toplum bu devinmeleri yapadursun derin akıl Türk Medeniyeti için çalışmalarına başladı. Bu çalışmaların ilk nüveleri gün yüzüne çıkmaya başladı. Yukarıda da belirttiğim gibi el yordamı ile anlık çözümcülük refleksiyle değil daha sağlam bir yöntembilim ve bilimsel akilci planlı çalışmalar daha da ileriye götürülmeli. Harap olmuş insanlığın kurtuluş ışığı olabilirsek ne mutlu.


Tarafsızlık bir düş, dürüstlük bir vazifedir.” diyor bir makalesinde Dücane Cündioğlu. Evet dürüst olmayanlar geçti bu dünyadan, dürüst olmayacaklar beklemede… Benim arzum bu dünyada kendimce hakkı tutup kaldırmak. Üzülüyorsunuz! O kadar! Burnu havada, sözde ilim-bilim insanlarının yazılarından dökülen o kibirli, acımasız cümlelerle savaşmaktan yorulmayan Türk münevverlerine selam olsun diyorum. Belki kendimizce kalmış olsaydık şu koca âlemde, birileri durmadan diş göstermeseydi, umurumuzda olmazdı Türk Medeniyetinin önemi. İki şekilde ve birçok alandan saldırıyorlar. İki şekilde:1. Bizzat kendileri 2. İçimizden birileri Birçok alanda: Siyaset, edebiyat, bilgi, dil, düşünce, sanat, sinema, ekonomi, ahlak, teknoloji vs.
Siz hangisiyle mücadele etmek ve nasıl mücadele etmek istediğinize karar vermelisiniz. Neyle ve nasıl mücadele edecekseniz de işimiz zor. Çünkü savaşın kurallarını koyanlar, savaşa sebep olanlar onlar – 17. yüzyıldan 21.yüzyıl başlarına kadar- Saldırılarını durdurabilmek için bile milyonlarca kitap bastık olmadı. Belki de olmayacak. Ancak bizim görevimiz, dünyadaki adaletin sağlanabilmesi için nesillerimize hep teyakkuzda olmaları gerektiğinin bilincini aşılamaktır.
Türk Medeniyet bilincini oluşturmak her şeyden daha zor. “Türk Medeniyeti” bilgisi dahi içinde pek çok tartışmayı barındırıyor. Aşılması gereken zor yollar, çözülmesi gereken çetrefilli sorunlar pek çok.
Türk Medeniyeti konusunu ilerleyen zamanlarda detaylandırarak devam edeceğim.