Etiket: Moğolca

  • Moğol Hakan’ı Güyük Han’ın Papa’ya Mektubu

    Moğol Hakan’ı Güyük Han’ın Papa’ya Mektubu

    Moğol Hakanı Güyük Han’ın Papa IV. inosent’e yazdığı mektup ve içindeki Türkçe ile Moğolca cümleler ve kelimeler

    MOĞOL HAKANI GÜYÜK HAN’IN PAPA İNOSENT IV’E YAZDIĞI MEKTUP

    Mot-a-mot Çeviri: MÉHRAN BAHARLI

    BENGÜ GÖK – TANRI’NIN GÜCÜYLE

    GÜR (SARSILMAZ) ULU ULUSUN, DALAYIN (EVRENSEL) HANI

    YARLIĞIMIZ

    Uşbu, Ulu Papa’nın katına gönderilen bir yarlıktır. Biz bu yarlığı [Ulu Papa’nın egemenliyi altındaki] ülkelerin dilinde yazdırdık ki onu anlasın ve başa düşsün.

    [Bize gönderdiyiniz] Elçilerinizden Kıralın öteki yabgularla keneş ve danışma yaptıktan [sonra], bize il ve teslim olmak ve kulluk etmek ötüyünde bulunduğunu işittik.

    Abang kendi [teslim olma] sözünüze çınak iseniz, andak sen, Ulu Papa etözün, bütün kırallarınızla birlikte, bizim kulluğumuza gelmelisiniz. Ançada, Yasa’nın gerekli olan buyruklarını size bildiririz.

    Dahi, [mekbubunda] çilem [vaftiz] yapmamın [ve Hıristiyan olmamın] benim için asıklı olacağını belirten bir ötük ıdmışsın. Bu degiyle de, bilge olduğunu sanmışsın. Bu ötüyün [de] bizim için anlamsızdır.

    Dahi, “Macarların ve Hıristiyanların ülkelerini, barçasını tavdınız. Ben şaşkınlık içindeyim ki bu yalınıkların suçu neydi? Bize söyleyin” demişsin. Senin bu ayıtığın da bizim için anlamsızdır.

    Çingiz Han ve [Ögedey] Kaan, ikisi de Gök-Tanrı’nın [tüm dünyanın Moğollara uyuk olması gerektiyi] buyruğunu duymaları için anılanlara] ilettiler. Ancak onlar Tanrı’nın buyruğuna inanmadılar ve senin bu söylediklerinle yaptığın gibi, utun oldular. Yolladığımız elçilerimiz ve yalavaçlarımızı öldürdüler. Bunun üzerine Gök-Tanrı [bizim elimizle] o ülkeleri artattı ve dirinini yokattı. Gök-Tanrı’nın buyruğu olmadan, sayu birinin yalnız kendi gücüyle [yalınıkları] öldürmesi ve [ülkeleri] ele geçirmesi nice olası olabilir?

    Sen ayrıca diyorsun: “Ben Hıristiyan’ım, Tanrı’ya taparım, yalvar yakar ederim ve tasalanırım. [ve Tanrı’nın esirgemesi ve yarlıgaması yalnız beni kapsar]” Sen Tanrı’nın kimi bağışlayıp yarlıgadığını, kimi esirgediyini ve kime acıdığını ne bilirsin? Sen bunları nitek biliyorsun ki böyle konuşuyorsun?

    Gök – Tanrı’nın gücüyle, güneşin doğduğu ve battığı yerler arasındaki bütün ülkeler [acun hakimiyeti] bize [Moğollara] suyurganmıştır ve biz onların yiyesiyiz. Tanrı’nın buyruğu olmaksızın nasıl [dünya hâkimi] olunabilir?

    Şimdi, siz çın yürekten ve könilikle söylemelisiniz: “Biz size boyun eyip il olacağız, ve gücümüzü sizin güce katacağız”. Daha sonra bütün kırallar, sen etözün başlarında olarak, birlikte ve birge bize kulluk için tapuğumuza gelmelisiniz. Yalnız ançada sizin bize boyun eydiyinizi ve illeştiyinizi tanıyacağız.

    Ancak Gök – Tanrı’nın [Moğollara uyuk olmanız gerektiyi] buyruğuna karşı gelirseniz ve bizim [katımıza gelmenizi bildiren uşbu] yarlığımıza uymazsanız, biz sizi yağı bileceyiz. Ayrıca, yarlığımıza uymazsanız, (ardında size) ne olacağını biz ne biliriz? Bunu yalnız Gök – Tanrı bilir.

    (Al Tamga: Mengü Gök-Tanrı’nın gücüyle. Dalayın, Yeke Mongol Ulusunun Hanı. Yarlık. İl olmuş ve Bulgak olan (bütün) ilgüne ulaşsın. Onları belinlesin ve övdüler yapsın)

    Abang: eğer, abañ

    Acun: dünya, evren

    Ançada: o zaman, o vakit

    Artamak: yok etmek

    Artatmak: yok ettirmek

    Asıklı: faydalı, yararlı

    Ayıtık: ayıtılan, söylenilen sözler

    Barçasını: hepsini, tümünü, tükelini

    Başa düşmek: anlamak, iyice kavramak

    Bayrı: Ezeli, başlangışsız

    Belinlemek: ürkmek, vahşet etmek

    Bengü: ebedi, sonsuz

    Bulgak: isyancı, baş kaldırmış, kalkış ve kargaşa yaratan

    Buyruk: emir, ferman

    Çın könül: çın yürekle, samimi kalple

    Çın: doğru, içten, düzgün, gerçek

    Çınak: sâdık

    Çildemek: suya batırmak, ıslatmak

    Çiledemek: suya batırmak, ıslatmak

    Çilem: Çimarın, gusul, suya batma eylem ve töreni, burada vaftiz olmak

    Çimarınmak: gusul yapmak

    Dalay: okyanus

    Degi: denilen, söylenilen söz

    Dirin: nufüs, ahali

    Esirgemek: acıyıp korumak

    Etözün: şahsen, bizzat

    Idmak: göndermek, yollamak

    İl olmak: hakimiyetini kabul etmek ve uyruğu olup, barış içinde yaşamak, teslim olmak

    İlgün: Halk

    İlleşmek: il olmak, teslim olmak, boyun eymek, barışı kabul etmek

    Kaan: Hakan kelimesinin orta Moğolcadaki telaffüzü

    Kat: huzur

    Keneş: geneş, danışma, meşveret, istişare

    Könilik: dürüstlük, doğruluk, insaf ve adalet

    Kulluk: Hizmet, katında bulunup hizmet etmek, kölelik

    Mengü: Bengü, ebedi

    Nice: nasıl, nite

    Nitek: nasıl, nice, nite

    Olası: mümkün

    Övdüler: müteşekkir

    Övdüler olsunlar: müteşekkir olsunlar

    Sayu: her, her hangi, biri, kimse, kimsene

    Suyurgamak: ihsan ve lütüf etmek

    Tapuk: Hizmet, ibâdet

    Tasalanmak: bir şeyi kendine dert edinerek üzülmek, kaygılanmak. Farsça Tâse kökeninden.

    Tavmak: tasarruf ve işgal etmek

    Ulus: millet, Moğol hakanının egemenliyi altındaki bütün halk

    Uşbu: işbu

    Utun: deyersiz, alçak, küstah

    Uyuk: tâbi

    Yabgu: hükümdar, yürütme erki başı

    Yağı: düşman

    Yalınık: insan

    Yarlıgamak: mağfiret ve merhamet etmek

    Yarlık: hakanın yazılı buyruğu

    Yasa: Çingiz Hanın kutsal kuralları

    Yeke: Büyük, Kocaman, Muazzam

    Yiye: sahip

    Yokatmak: idam etmek, öldürmek

    https://sozumuz1.blogspot.com/2015/12/blog-post_24.html