Etiket: mücessel

  • Türk Medeniyeti-IV

    Türk Medeniyeti-IV

    Arap kaynakları Türklerle ilgili az bilgiler geçmişlerdir.  Araplara Kuran’ın gelmesinden anlıyoruz ki onların okuma ve yazma bakımından üstünlükleri var (mıydı) dı. Peygamberden sonra binlerce sayfalık Hadis külliyatları oluşturabilme, senet, ravi sistemini metodik hale getirebilme gibi o günlerin şartlarına göre oldukça üstün ilmi tartışmalar  yapabilen Arap alimleri (miydi) nin Türklerin İslam ile tanışmaları hususunda kalem oynatmamaları neden olabilirdi. Yoksa bu sistemi kuranlar zaten Orta Asyalı bilginler miydi? Hz. Muhammet’ten sonra bilimsel inkişaflar Araplar üzerinden (mi) dünyaya yön verdi. Öyleyse Türklerin fevc fevc Müslüman olmalarına nasıl olur da kaynaklarında yer vermezler. Ya da topluluklar halinde İslam’a katılan Türkler yok muydu (?) İbn-i Fadlan’ın (bkz: Fadlan) istihzai gözlemlerinden başka ortalıkta çok fazla Arap  materyali yok gibi… Evet Araplarca oluşturulmuş materyaller yok çünkü ORTA ASYA başlı başına kendi materyalini oluşturuyordu:  Biruni, Harezmi, Farabi, Hanifi, İbn-i Sina, Yesevi, Nakşibendi,  Buhari, Tirmizi, Kaşgari, Yusuf Has Hacip, Hazini, Fergani, Sicistani, Feridüddin Attar, Nişaburi, Mervezi, Mevlana, Maturidi, Tusi, Zemahşeri, Nizamülmülk, Cürcani ve daha niceleri …

    “…. ancak Türklerin Müslüman olması meselesiyle ilgili çalışmalar hala ilim âlemini tatmin edecek seviyede değildir. Bu alanda yapılan çalışmalar bir takım sorunları aşabilmiş değildir. Araştırmacıların karşılaştığı sorunlar şöyle ifade edilebilir: Türk Yurtlarının Sınırlarının Tespit Edilmesi Meselesi, Türklerin Etnik Özelliklerinin Tespit Edilmesi Meselesi, Türk Topluluklarının İsimlendirilmesi Meselesi ve Türk Kavimlerinin İnandığı Dinler Meselesidir… Türklerin din değiştirmesi bir anda gerçekleşen basit bir olay olmayıp pek çok yönü olan, uzun yıllar süren ve geniş bir coğrafyada meydana gelen karmaşık bir hadisedir..(1) diyen Bekir BİÇER de ORTA ASYA gerçeğinin tam bilinemediğini bize gösteriyor. 

    Aslında tüm sıkıntılar dilden kaynaklı yanılgılardan görünüyor. Bir de tabii  Batılı kaynakların istisnalar hariç pek çoğunun tüm dünyaya Orta Asya (Türk) Medeniyetini Arap Medeniyeti olarak göstermesinden ileri geliyor. Evet kaynakların kendisi bizzat Türkler tarafından ancak Arapça ile ifade ediliyordu. Sorulması gereken niçin  Türkçe değil de Arapça ? Olmalıydı. 

      Türklerin Müslüman olmaları meselesinin yanında Türk Medeniyetine dair bugün bile  Arap kaynaklarında yer verilmemesi başlı başına bir sorun. Türklerle ilgili tarih kitaplarında yazdıkları gelecek nesillerine miras bıraktıkları pek de iç açıcı değil. “ …böylece İttihat ve Terakki Cemiyeti Arapları Türkleştirme siyaseti gerçekleştirdi .Bütün Arap cemiyetlerini yok etti. Bütün bunların Arapların tam bağımsızlığı düşünmelerinde itici güç oldu. Dediğimiz gibi Araplarda  milli şuuru harekete geçiren ittihatçıların izlediği milli ırkçı siyasetti.(2)

    Sınırsız İletişimin olduğu çağımızda dahi Türklerin Arap alemi tarafından yeterince değerlendirilmiyor olması ya da Türklerin Arap alemini tanımaması da başlı başına bir sorun olarak duruyor. Aslında var olan bir medeniyeti Arapların tanıması gerektiğinin üzerinde durulması elzem bir konu mudur o da ayrı bahis konusu ancak Kuranın belirttiği “İnnemel  müminune ihvetün” ayetinin uygulanabilirliği hep boşlukta kalıyormuş gibi sonuç doğuruyor. Aslında sadece Araplar da değil farklı Müslüman toplumlarda da durum aynı. Örneğin Endonezya Osmanlı’yı, Türkleri bilir mi? Evet. 21.yüzyıl dünyasında Türk Medeniyetini hiç bilmez  dizisini, kebabını, İstanbul’u bilir sadece.  Dizilerden gördüğü kadar bilir.(3

    21.yüzyılda bilmiyorsa Osmanlılar zamanında bilir miydi ? Bilirdi Osmanlıyı Elbette. Türkleri bir kurtarıcı olarak görürlerdi. “Eski adıyla Nusantara yani Endonezya ve Malezya Adalarında Türklerle ilgili akideler yaygın bir şekilde mevcuttur. Osmanlı Padişahının “Raja Ngerum” şeklinde geçtiği menakıpnameler adalarda Malay, Cava ve yerel lisanlarda mevcuttur….Osmanlıdan gelen mübarek ve şifalı küp suyunu içen refaha ulaşacak diye inanan Cava ve özellikle Yogya halkı her yıl bir kez yapılan ve her İslâm yılbaşısında (satu suro) resmi protokol öncülüğünde icra edilen törenlere hevesle katılmaktadır.(4) 

    Sorun İslam dünyasının ya da Arapların  Türk Medeniyetini tanımasının yanında Türki Cumhuriyetler ne yapıyor? Türkler BİRLEŞECEK/BİRLEŞEBİLECEK  mi? BİRLEŞECEKLER ise hangi doğrular üzerinde anlaşma sağlanacak? Din mi ? Dil mi? Gelenek-kültür mü? Kendini tanımayan başkasını tanıyamaz düsturunca  Türk Medeniyetinin tanınması öncelikle kendimizi  tanımamızla mümkün görünmekte.

      Boyun eğip mütevazılık yapılacak yüce makamlarda dik başlılık  gösterip büyüklenmek   ne adice bir tutumdur. Derin Türk karakteri bu tutumdan beridir. Ancak haddini aşan mütevazılık ulviyet  değil ahmaklıktır.  Bu bağlamda Ali Osman MUŞ’un Endonezyalılar ile ilgili gözlemi ilginçtir: “İnsanları en yumuşak olduğu yerden vururlar.  Endonezyalılar da yumuşak huylu ve mülayim olduklarından o zayıf noktadan kaybediyorlar.”(5) 

    Evet bu boyun eğiş halleri maalesef ilmi sahada da kendini bir şekilde gösteriyor. Öyle ki özellikle Türkler için maalesef  “kayıp halka” dahi oluşabiliyor. Dücane  CÜNDİOĞLU kayıp halka için şunları söylüyor: “Temel İslâmî ilimlerin hiçbirini, bu ilimlerin kendisine istinat ettiği o muhkem metafizik çerçeveyi görmezlikten gelerek tanımlayamaz ve hatta ele dahi alamazsınız. Şayet herhangidir İslâmî ilmi iş göremez hale getirmek istiyorsanız, onu bağlı olduğu metafizik çerçeveden ayırmalı ve daha da önemlisi, muhtelif dönemlerde ve farklı zaviyelerden yazılmış eserler arasındaki ittifak noktalarını ihmal edip ihtilaf noktalarını –abartarak– öne çıkarmalısınız. Nitekim oryantalistler bidayetinden bu yana böyle yaptılar ve gerek İslâmî ilimlerin ve gerekse muhtelif dallardaki İslâmî eserlerin aralarındaki irtibat noktalarını görünmez hale getirdiler. Bugün Batı tarzında kurulmuş olan İlahiyat (Teoloji) fakültelerinde ilimlerin tasnifine ve hatta bu ilimlerin tâlim ve tedrîs şekline bakıldığında bu parçalanmışlığı görmek hiç de zor olmayacaktır. Tefsir Tarihi yazımında Goldziher tam anlamıyla böyle yaptı ve tefsir kitabiyâtını fırkalara göre tasnif ederek inceledi. Bizimkiler de ne yapılmaya çalışıldığını anlamaksızın bu modeli kendilerine örnek alarak Tefsir Tarihi”ni fırkalara göre taksim ettiler ve o devâsâ mirası paramparça ettiler. Meselâ bir tefsir tarihi kitabını açtığınızda, orada Zemahşerî’nin Mutezile Ekolü, Şevkanî”nin ise Zeydiye Ekolü başlığı altında incelendiğini görürsünüz. Meselâ Taberî gibi bir âlimin o muhalled (ebedi) eseri Rivayet Tefsirleri arasında incelenirken, Dirayet Tefsirleri başlığı altında Fahrur-Razî, Beyzavî, Nesefî, Ebu Suud isimlerinden başkasına pek rastlayamazsınız.

     Tefsir kitaplarının nasıl taksim ve tasnif edildiğini görmek için –ilk asır isimlerini bizzarure hazfettiğim– şu haritaya bir bakalım: Mutezile: Kadı Abdulcebbar, Zemahşerî; Şia: Ebu Cafer et-Tûsî, Ebu Ali et-Tabersî; Zeydiye: Şevkanî; Havarîc: Muhammed b. Yusuf Itfayyiş; Lugavî Tefsir: Ferra, Ebu Ubeyde, İbn Kuteybe; Tasavvufî Tefsir: et-Tüsterî, es-Sülemî; Felsefî Tefsir: İhvan”us-Safa, İbn Sina; Fıkhî Tefsir: Mukatil b. Süleyman, İmam Şafii, Cessas, Ebubekir b. el-Arabî, Kurtubî; Rivayet Tefsiri: Taberî, İbn Ebî Hatim, İbn Hibban, Ebu Leys Semerkandî, Saalebî, Vahidî, Begavî, İbn Atiyye, İbn Kesir, Suyutî; Dirayet Tefsiri: Fahreddin-Razî, Beyzavî, Nesefî, Ebu Suud.

      İşte size tefsir tarihimizin matbû eserlerden örülmüş müseccel haritası! Böylesine parçalanmış bir tarih tasavvuru, kendi tefsir geleneğini hiç anlayabilir, kıymetini takdir edebilir mi? Kütüphanelerimizin tozlu raflarındaki yazma eserleri kâle alınmayan âlimlerimiz hani neredeler? Lûtfen, önce yukarıdaki müfessirlerin vefat tarihlerini inceleyiniz ve bu zatları, 12 asırlık zaman dilimine tek tek yerleştiriniz; sonra da bir düşününüz bakalım hangi asırların müfessirleri bu listede görünmüyor? Ben bu işlemi ayrıntılı bir şekilde gerçekleştirdim ve nedense bu haritada –kasten eksik bırakılan dönemlerde yaşamış– şu isimlerin çoğunu bir türlü göremedim: Mehmed Emin Üsküdarî, Şeyh İsmail Ankaravî, İsmail Hakkı Bursevî, Muslihiddin Beypazarî, Lütfullah Erzurumî, Halil Burdurî, Mehmed İzmirî, Abdulmecid Sivasî, Şihabuddin Sivasî, Mehmed Said Kayserî, İsmail Konevî, Ali Çelebî İznikî, Cemaleddin Aksarayî, Saçaklızade Mehmed Maraşî, Molla Halil Siirdî, Mehmed Karahisarî, Hüsameddin Bitlisî, Mehmed Muhyiddin Niksarî.

      Ne gariptir şu isimler de yine bu haritada yer almıyor: Üsküdarlı Minkarizade Yahya Efendi, Antakyalı Remzî Efendi, İskilipli Sunullah Efendi, Akhisarlı Mehmed Bedreddin Münşî, Tokadlı Ahmed Kaazabadî Efendi, Kırşehirli Mevczâde Abdurrahman Rahmi, Mardinli Abdüsselam Efendi, Karslı Hamid Efendi, Kayserili İbrahim Gözübüyükzâde, Erzurumlu Feyzullah Efendi, Edirneli Abdulhay Efendi, Galatalı Mehmed Efendi, Karatepeli Hüseyin Efendi, Şarkî Karahisarlı Abdülkerim Celvetî, Aydınlı Hacı Emirzade Alim, Silifkeli Kadı Ahmed Efendi, Manisalı Kuddusî Abdurrahman Efendi, Amasyalı Hızır b. Mehmed Efendi ve Yusuf b. Hüsameddin, İstanbullu Müstakimzade, Şeyhülislam Kadızade Tahir Efendi, İsmail Müfid Efendi, Carullah Veliyüddin Efendi, Ankaralı Şeyhülislam Zekeriya Efendi, Bursalı Şeyhülislam Mehmed Efendi, Gazzîzade Nesib, Eşrefzade Ahmed İzzeddin, Eşrefzade Abdulkadir…

      Peki nerede bizim efendilerimiz, çelebilerimiz, mollarımız?! Hani Sunullah Efendi, Zekeriya Efendi, Mehmed Efendi, Hasan Çelebî, Alaeddin Çelebi, Molla Hüsrev, Molla Güranî, Molla Fenarî?!  Bir düşünün bakalım İslâm ilim geleneğinin kayıp halkası bizleri hangi zaman diliminde bekliyor ve bâhusûs bu hazine nerelerde saklı tutuluyor?”(6) Sadece tefsirler değil Osmanlı (yani Türk Devleti)  da sanki dünya üzerinde hiç kurulmadı 650 yıl sanki dünyada değil Marsta hüküm sürdü. Osmanlı da değil Türk Medeniyeti sorunu var!! Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nin Medeniyetleri nerede? Bilmezden, duymazdan gelmek…az kaldı! duyup bilip okuyacaklar, görecekler. Dünyada 6 medeniyet var deyip koca Türk Medeniyetini görmezden gelen art niyetli şeytani varlıklar, kestirmeden gidenler deve kuşu gibi kafalarını kuma gömseler de hakikat güneş gibi parlayacak. Çare yok!!

    1.[Bekir Biçer,Doç. Dr., Necmettin Erbakan Üniversitesi, Öğretim Üyesi,  Türklerin Müslüman Olması Meselesine Yeni Bir Bakış Denemesi*,https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/598999]”

    2.(Arap Ülkelerinde Okutulan Lise Tarih Ders Kitaplarında Türkler (Ürdün Ve Suriye Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Mehmet Yiğit, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Tarih Öğretmenliği Anabilim Dalı, Ankara-2009,  )”

    3.(https://www.youtube.com/watch?v=zBvVWUXLQb0  )

    4.(Kapsam Haber Yorum (DİJİTAL YEREL GAZETE) , 12.12.2021,Ali Osman MUŞ,https://www.kapsamhaber.com/endonezyada-turklerle-ilgili-esatirler-makale,2800.html ).

    5.(Ali Osman MUŞ, Endonezya ile Türkiye Üzerine Makaleler, 2013,www.https://play.google.com/books/reader?id=DkoyEAAAQBAJ&pg=GBS.PA1&hl=tr) 

    6.(Yeni Şafak Gazetesi , 27 Şubat 1999, ayrıca bkz. http://ducanecundioglusimurggrubu.blogspot.com/2013/01/osmanli-tefsir-mirasi.html  )