Etiket: mutluluk

  • Dine Uzaklar Ama Çok Mutlular!

    Yazan : Özcan ATAR

    Nouman Ali Khan’ın konferansında bir dinleyici yukarıda verdiğim başlığı soru olarak Ali Khan’a soruyor.” Dine Uzaklar Ama Çok Mutlular! Niçin?”  Ali Khan gerçekten samimi ve bilge bir insan. Khan cevaptan önce ayetlerin direkt soruyla ilgili olmadığını baştan söylüyor; dinleyiciye , Kurandan soruyla ilgisi olmayan ayetlerle [ (Ali İmran,178: “Ve o inkâr etmiş olanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi (dünyada geçirdikleri zamanı) sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar. Biz onlara ancak (inkârdan vazgeçip durumlarını düzeltsinler diye) süre veriyoruz, onlar ise, (bu sürede) günahlarını artırıyorlar. (Bu nedenle) Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” İhsan AKTAŞ çevirisi) (Yunus,88: Ve Musa: “Ey Rabbim!” dedi. “Gerçek şu ki, sen Firavun ve etrafındakilerine, dünya hayatında görkem ve zenginlik verdin. Öyle ki, bunun sonucu olarak, onlar da (insanları) senin yolundan çeviriyorlar! Rabbimiz! Onların mallarını mahvet ve gönüllerine sıkıntı üstüne sıkıntı ver; belli ki, o pek acı azabı görmedikçe iman edecek değillerdir.”-İhsan Aktaş çevirisi ) (Ankebut,2:“ (Akıllı, şuurlu ve özgür bir iradeye sahip bir varlık olan) insanlar, imtihan edilmeden (tutum ve davranışlarıyla kendilerinin nasıl bir insan olduklarını bilfiil ıspatlamadan) sadece iman ettik demeleriyle (başıboş) bırakılacaklarını mı sandılar?İhsan AKTAŞ çevirisi )] cevap veriyor.

    Khan Ali İmran178. Ayet ile dinleyiciye cevap veriyor. Kuran cümleleri Peygambere inanmayanların “mutluluklarından” bahsediyor. Bu mutluluklar dünyada o insanlara belli bir süreliğine verilmiştir. Evet, bu ayet inançsızların mutluluklarının geçici olduğunu söylerken inançlıların MUTSUZ olacaklarından bahsetmiyor. Mutluluk bu dünyada sistemin gereğini yerine getirenler için olası. Bu ayetlerde yaradan dünyadaki mutluluğun geçici olacağını inançlı inançsız hepimize hatırlatıyor.

    Khan, Yunus 88. Ayeti örnek veriyor dinleyiciye. Dinleyiciye dolaylı olarak şunu demek istiyor bak işte varlıklı değilim mutlu değilim diyerek üzülüyorsun takma kafana zaten Firavun varlıklıydı da ne oldu. Zaten İnançsızlar zengin olup bu dünyada aldanırlar siz Müslüman olarak fakir kalabilirsiniz. Mutlu olmasanız da olur gerçek mutluluk diğer dünyadadır. Bu sözler dinleyiciyi teskin etmiş midir? Bu soruyu soran kişi ölünceye değin zenginlik mutluluk gereksiz mi diyecek. Bu bireyler bütünü Müslüman bir toplumu oluşturursa bu topluluktan dünyaya ne gibi fayda gelir.

    Allah sadece İnançsızları mı varlıklı yapmıştır. Sadece inançsızlar mı mutlu olmuşlardır. Elbette hayır. Kuranda geçen Süleyman ve Davut Peygamberlerinin zenginlik ve ihtişamına ne demeli. Elbette Süleyman ve Davut zenginlikten dolayı şımarık inançsız insanlar gibi değillerdi. Onlar zenginliğin içinde bile Allah’ı tanır ve bilirlerdi. Onlar: “ Ant olsun ki Davud’a ve Süleyman’a bir ilim verdik. İkisi de: “Tüm övgüler, bizi, inanan kullarının birçoğuna üstün kılan Allah’adır.” dediler.(Neml:15)

     Afrika’nın mahrum bölgelerinde veya dünyanın farklı kıtalarında inancı olmayan milyonlarca insanın MUTSUZLUĞU söz konusu değil midir?  İnançsızlığın girdabından MUTSUZLUK adasına çıkan yüzbinlerce intihar eden insan yok mu? Fakirlik içinde yaşayan milyonlarca inançsız insan yok mu bu dünyada. Elbette var. O halde bu ayette “olay ve muhatap” önemli. Burada düşünülmesi gereken asıl sorun şu: Bu soruyu soran kişi bu gözleminde haklı çünkü inanç insanı MUTSUZLUĞA hele  ebedi MUTSUZLUĞA götürmez. Allah adına yapılan yanlış bilgi sonucunda ortaya çıkan YANLIŞ İNANÇ inanan insanı MUTSUZ yapar. Evet, sorun YANLIŞ BİLGİ = YANLIŞ İNANÇ.

    Hıristiyanlar daha baştan tüm insanlığın günahkâr olduğuna inanıyor ve İnsanların kurtarıcısının İsa olacağına inanıyorlarsa nasıl MUTLU olabilirler. Müslümanlar fıkıh ve hadislerdeki bilgi kirliliğinin sonucunda fıtratlarından uzaklaşarak nasıl MUTLU olabilirler. Mutlu değillerse işlerinde çok başarılı da olmazlar. Âdem Havva Cennetten kovulma ile ilgili bilgilere sahip bir Hıristiyan’ın MUTLULUĞU yakalaması biraz zor. Kabirlerde yılanlarla çıyanlarla ceza çekeceğini düşünen ya da namaz kılmayınca (ki Kuranda namaz kılmama cezasından bahsedilmez) dünya ve ahiretin ve zebanilerin başına çökeceğine inanan bir inançlının MUTLU olmak ihtimali var mıdır?  Her şeyden önemlisi insanı muhteşem kâinatı muhteşem yaratan Allah’ın Kuranda insanın mutsuzluğa sürüklenmesine sebep hangi sözü vardır.

    Allah peygamberleri dinin insanları fıtratlarından uzaklaştırdığı zaman gönderiyor. Âdemin oluşturduğu sistem yüzyıllar içinde bozuldu Allah Musa’yı gönderdi. Sonra Yahudilik bozuldu ve insanlar raydan çıktı Allah İsa Peygamberi gönderdi ve Hıristiyanlar da fıtratlarının dışına çıktılar ve dinlerini bozdular Allah, Muhammed peygamberi gönderdi. Niçin gönderdi? İnsanları tekrar özlerine döndürmek için. İşte Müslüman halklar için sorun şu ki İslam dininin özünden ayrılırken Müslümanlar İslam’ın özüne gittiklerini zannetmeleri.

    Mustafa İslamoğlu’nun ısrarla ifade ettiği gibi Uydurulan Din, insanları Tanrıdan uzaklaştırıyor insanları çıkmaz sokaklarda MUTSUZ bireyler haline getiriyor.

  • Biz-Onlar

    Yazan : Özcan ATAR

    Biz ki her gün hale şikayet etmede onlar ki her halde hemhal olmada

    Biz ki her dem acele etmede Onlar ki anı bir kar görmede

    Biz ki her iyiliği kendimizden bilmede  Onlar ki başarıyı “biz” olmaktan görmede

    Biz ki mutluluk bize gelsin demekte Onlar ki mutluluğa gitmede 

    Biz ki müşkille boğuşmakta Onlar ki her müşkili aşmada

    Biz ki her daim konuşmakta Onlar ki bir derin  sukutta

    Biz ki yaprak gibi savrulmakta Onlar ki bir ok gibi hedefi vurmada

    Biz ki bir noktada kalmakta Onlar ki noktaları bir bir saymada

  • Dost olarak “Tanrı” yeter

    Yazan : Özcan ATAR

    Dünya gerçekten ağırdır. Mutluluktan uçurduğunda bile size ağır gelir. Belki bir saat belki beş gün sonra hüznün girdaplarında gezinmeye başlarsınız. Ya da dünya olanca ağırlığı  ile üstünüze çöktümüştür. İnsanlar üzmüştür seni, fakirlik ağlatmıştır seni, iş yeri sıkmıştır ruhunu. Belki beş dakika belki beş yıl sonra yüzünüzde mutluluk meltemleri esebilir tekrar. İşte dünya böyle oyalar bizi. Milyarlarca insanı oyaladı milyarlarca insanı oyalıyor henüz görevi bitmedi milyarlarca insanı meşgul etmeye devam edecek. Geçmiş unutulabilir gelecekten korkulabilir, belki şuan en mutlu ya da mutsuz sizsinizdir. Ama bu dalgalı, fırtınalı  dağdağalı gecede nereye yapışalım da bizi oyalayan bu oyundan kurtulalım. Çok basit. Allahın ipi. İnanmak ve onun ipine sımsıkı sarılmakla esrarensiz karmaşık zor oyundan kolaylıkla kurtulabiliriz. İnanç önemli. İnançsızlık bataklığın yutması gibi insanı yutabilir. Siz yutulurken kimse yardım elini uzatamaz size. Kurtuluş iman ipine sarılmakta.

    Tanrı : “ İnançsızların dostu tağutlardır. Tağutlar onları inancın ışığından mahrum bırakıp inançsızlığın karanlıklarına sürükler.”der.

    Şayet üniversiteyi niçin kazanamadım diye kahrolmak istemiyorsak, işsizlik korkusuyla tutuşmak istemiyorsak, sevdiğim insan niçin öldü diye sorgulamak istemiyorsak, neden benim de evim malım yok diye dert küpü olmak istemiyorsak, başkan oldum kral oldum diye böbürlenerek gezmek istemiyorsak kariyer kariyer diye diye bağırırken  asıl kariyer yapılacak yer için çalışmıyorsak, beni beğensinler diye çatlamak istemiyorsak yapacağımız tek şey var o da Allaha inanmak onun ipine sımsıkı sarılmak.

    Dost olarak Allah yeter!

  • Kim bilir

    Kim bilir

    Yazan : Özcan ATAR

    Öleceğini bilen varlık olarak ne kadar da neşeliyim. Hem bu ayrılış ne zaman olacak belirsiz hem vuslat yeri belirsiz. Belirsizlikler girdabına doğru yol almak… insan ürperiyor.

    Her ne kadar kutsal kitaplar çok bilgiler veriyorsa da nasıl desem gidenlerin hiçbiri de dönmüyor ya geriye. Acabalar, acabalar ? Bazıları da ölümü hiç düşünmeden yaşayarak mutluluğa ulaşabileceğini zannediyor. Olmuyor işte! Bu gerçeklikten kurtuluş mümkün olmuyor.  Deve kuşu gibi başımızı kuma gömünce de maalesef korkumuzdan bir türlü sıyrılamıyoruz.

    Ne kadar çok bağlanırsak çoluğumuza çcuğumuza, paraya pula o denli zorlaşıyor ayrılmak. Ama  yok o da pek mümkün değil. Yanınızda güzel çocuklarınız ve bakışları…ya eşleriniz, dostlarınız… güzel sıcak evlerinizden soğuk toprağın  içine girmek…düşününce insan bir garip oluyor. Duygu helezonlarının içinde kaybolan insan!

    Küskün, kızgın, üzgün, mutlu, kibirli insan! Zaman seni yürütüyor, zaman seni koşturtuyor, zaman seni ezip yıpratıyor, zaman seni telaşlandırıyor, zaman…zaman…seni öğütüp topraklara serpiyor.

    Kuruyan yaprakla, ölen kediyle aynı kaderi yaşamak…

    İnsanoğlu gidenlerden bir defa haber alıverseydi…

    Ölürken korku, ümit  ve heyecan  içinde kalbimiz ağzımızdan çıkacakmış gibi mi olacağız! Nafile bunu da bilemiyoruz. Ölürken yalnız mı olacağız ya da ıslak gözlerle bize  bakan bir çocuğumuz mu olacak. Kim bilir! Ya da biz mi onlara ıslak gözlerle bakıyor olacağız. Kim bilir  belki kalanlar ölüdür de gidenler dirilmiştir.

  • Bilgi,Eylem ve Mutluluk

    Yazan : Özcan ATAR

    Zifiri gecelerde, siyah taşın altındaki karanlık tünellerde yürüyen kara karıncayı gören yaradana teşekkür ederek başlamak istedim yazıma. 

    Elindeki silahla kırk dört canı katleden sonra dehşet ve korku içinde nefes nefese kalmış katilin kalbinde de mührü olana teşekkürlerimi sunarak başlamak istedim yazıma. 

    Bir yazıda şöyle diyordu: “ kültürsüz görünmek riski de olsa gereksiz bilgi yığınlarını tamamen unutun.” 

    Gerçekten bizi hedefe götürmeyen bilgilerden hemen sıyrılmalıyız. Fakat yirmi yıllık okul hayatımızda ne de çok gereksiz bilgi öğrendik. Şimdi çoğu üniversite mezunu maalesef işsiz. Ben daha önceki bir yazımda Agah Efendi’nin hayatını anlatmıştım ve onların genç yaşta nasıl başarılı olduklarını göstermiştim. İşte bazı formüller: 

    Bilgi + bilginin eyleme dönüşmesi = para,iş 

    Yani eyleme dönüşebilecek bilgiler edinmeliyiz. 

    para = başarı 

    paramız ve işimiz yoksa başarı bir hayaldir. 

    Para + başarı = mutluluk 

    Paran yoksa başarın da olmaz o zaman da mutlu olamazsın ki! 

    O halde ; 

    Bilgi = mutluluk 

    Ne kadar çok şey bildiğimizin bir önemi yok. Bilgimizi ne kadar uygulayabildiğimiz önemli. MEB. Bürokratları ne yapıyorlar bilmem ama ülke üniversiteliler çöplüğüne dönmek üzere. Acil önlem alınmazsa çöplükler patlayabilir. 

    Aslında lise mezunu üniversite mezununun çoğalması sevinilecek bir durum. Ülkenin gelişmesi toplumun ilerlemesi için çok güzel bir taban oluşmak üzere ama bu taban bir çözümsüzlük içinde bocalıyor. 

    Ülkede bir yangın çıktığında o güzel güzel giyinip, havalı havalı gezen, yüzleri pırıl pırıl parlayan bürokratlarımız da kül haline gelip işsiz üniversiteliler gibi atmosfere doğru yükselebilirler. 

    Meslek liselerinin gücü ve sayısı arttırılmalıdır acilen. Hemen herkes bir meslek grubuna dahil olmalıdır. Her branşın okulu olmalıdır. Bu okullarda hem mesleki hem de genel dersler verilmelidir. Böylece okuyan berber, okuyan marangoz, okuyan demirci esnaf olur. Bu okullardan mezun olanlar branşlarında iş bulabilmelidirler. İşte bu eğitimden sonra insanlar yetenekleri kadar başarılı olurlar ve adalet yerini bulur. Hiç olmazsa insanlar mezun olduklarında orta yerde kalmazlar. Çözüm bu kadar basit. Yeter ki beynini yoran insanlar olsun. Biz eğitim zayiatıyız hiç olmazsa bizden sonrakiler zayi olmasın.