Etiket: Sergio Leone

  • Once Upon a Time in the West

    Once Upon a Time in the West

    Yorumlayan: Özcan ATAR

    1968 Yılında çekilen bir film bu kadar mı etkileyici olur. Evet, Sergio Leone olursa olur. Film konusu itibariyle elbette insanı şaşırtmıyor. Belki durağan filmi sevmeyen izleyiciler bu ne yavaşlık da diyebilirler. Ancak hemen her karesi görsel şölen, hemen her karesi işitsel şölen olan bu film kesinlikle Film Klasiklerinin içinde olmayı hak ediyor.

    Filmi izlerken adeta o tarihin içinde kendinizi buluyorsunuz. Oyunculuklar o kadar iyi ki! Charles Bronson ( Armonika), Henry Fonda( Frank), Claudia Cardinale (Jill McBain), Jason Robarts (Cheyenne)…

    Bu oyuncular gerçekten işlerini mükemmel yapıyorlar. Oyunculukları çok iyi. Özellikle Charles Bronson’u izlemek benim için ayrı bir zevk. Filmin en öne çıkan özelliği : Sessizlik ve gündelik koşuşturmalarımızda farkına varmadığımız seslerin çarpıcı bir şekilde seyirciye işittirilmesi. Bir kapı gıcırtısı, rüzgardan bir açılıp kapanan ahşap pencere kanatlarının çarpma sesi vs. Western filmlerinde bu özellik zaten kullanılıyordu fakat bu filmde daha da belirgin hale getirilmiş.

    Film yavaş ilerliyormuş gibi görünse de  insanı meraklandıran bir akış da var. Acaba Armonika ile Frank karşılaşınca ne olacak. Her iki karakter de özel.

    Filmin 2:23. Dakikasında Armonika kameranın sağ köşesinden belirirken Frank yavaşça ve korkusuzca düello alanına ilerliyor iki gizemli insan elbette  kötüler cezalarını  çekiyor. Aslında evler gri, yer gök gri, her taraf toz toprak kirli , her yer kurak ve çöl, insanların hayatları çöl, özellikle erkekler zır cahil ve kaba onların ruhları da çöl. Belki o çölde tek vaha kadınlar. Bu filmlerde ilginçtir KADINLAR akıllı tutarlı ve vicdanlı. Tabii ki çocuklar ve yaşlılar. Yaşlı çocuk ve kadın öldürmemeye çalışıyorlar. İlginçtir daha 100 yıl önce böyle yaşayan Amerika dünyanın en ileri ülkesi oluverdi.

    http://NEW YORK, NY – CIRCA 1979: Jane Fonda with father Henry Fonda circa 1979 in New York City. (Photo by Sonia Moskowitz/IMAGES/Getty Images)

    Filmde benim dikkatimi çeken  Charles Bronson’un bakış ve davranışı Cüneyt Arkın’a, Claudia’nın bakışları ise Hülya KOÇYİĞT’e benziyor. Belki bana öyle gelmiştir. İzlenmesi gereken bir film.