Etiket: Susanna Bier

  • the undoing

    the undoing

    Yorum: Özcan ATAR

    Dizi adı: The Undoing (Geri Alma)

    Yıl: 2020

    YönetmenSusanna BierDavid E. Kelley

    Oyuncular: Nicole Kidman (Grace Fraser), Hugh Grant (Jonathan Fraser), Noah Jupe (Henry Fraser), Matilda De Angelis (Elena Alves), Edgar Ramirez (Dedektif Joe Mendoza), Donald Sutherland (Franklin Reinhardt), Noma Dumezweni (Haley Fitzgerald), Lily Rabe (Sylvia Steineitz), Edan Alexander (Miguel Alves), Ismael Cruz Cordova (Fernando Alves), Michael Devine (Dedektif Paul O’Rourke), Jeremy Shamos (Robert Connaver)

    Müzik: Evgueni Galperine, Sacha Galperine

     Tür: Drama-Gizem

    Konu: Aile

    Ana Fikir: Amerikan aile yapısındaki ve Amerikan sosyal yapıdaki bozuk ilişkiler


    Filmin Esin Kaynağı: İngilizceden çevrilmiştir-The Undoing, Jean HanffKorelitz‘in 2014 yılında You Should Have Known adlı romanından uyarlanan bir Amerikan gizem psikolojik gerilim televizyon mini dizisidir. Dizi karmaşık değil oldukça sade kurgusu da herkes tarafından hemen anlaşılabilir.

    Evet, mini dizi kategorisindeki bu dizi sürükleyici. Dizinin sonuna kadar ilerleyen süreçte katilin kim olduğunu seyirci olarak bulamıyorsunuz. Fakat birçok filmde olduğu gibi final sönüktü diyebilirim. İnsan finalde hep farklı bir tat almak istiyor. Ancak yapım ve senaryoların pek çoğu bu tadı vermekte zayıf kalıyor.

    Film karmaşık bir kurgu değil. Film Fraser ailesinin çatırdayıp çökmesini konu alıyor. Aile zengin. Baba Jonathan Onkolog anne meşhur bir psikolog. Ancak anne kocasından ilgi görmüyor fakat eşine ihanet de etmiyor. Baba Jonathan’ın ise dizinin içindeki ilerleyen diyaloglardan anlıyoruz ki başka kadınlarla ilişkileri var. Özellikle de hastalarıyla ya da hasta yakınlarıyla. Fakat Jonathan birçoğunu bir gecelik ilişki diye söylerken en son sevgilisine aşık olduğunu açıkça ifade ediyor ve  karısını sevse de diğerinden vazgeçemediğini söylüyor. Eşi Grace iyi eğitimli tanınan ünlü bir psikolog olup da eşinin kendisini aldattığını anlayamıyor olması da ilginç. Belki  anlasa da ailenin bozulmaması için yapılan bir fedakârlık olarak da düşünülebilir.

    Jonathan, hastasının annesine (Elena) kapılır. Ondan vaz geçemez. Kapıldığı kadın Elena, etkileyici ve kendi içinde psikolojik saplantıları olan biridir. Bir sanatçı olan Elena zengin değildir eşi ile de problemleri vardır. Okul aile birliğinin içine girerek sosyal statüsü yüksek ve zengin ailelere ayak uydurmaya çalışırken  Elena’ya Grace de kapılır. Hatta Grace eşcinsel tavırlar sergileyen Elena’nın atölyesine gider kendi resmini çizdirir. Aslında Grace de bulunduğu zenginler ortamından bunalmış olduğundan Elena’ya yapışır öyle ki gönlünü ona kaptırır. Böylece Elena’ya aynı aileden hem Grace’nin kocası Jonathan hem de Jonathan’ın karısı Grace gönlünü kaptırır. Birbirilerinden habersizlerken Jonathan işin kötüye gitmeye başladığını görür ve Elena’dan uzaklaşmak istese de Elena artık bu aileyi kafaya takmıştır ve ayrılmaz. Jonathan da Elena’yı öldürür. Elena’nın oğlu Elena’yı stüdyosunda başı parçalanmış yerde yatıyor olarak görür. Olay duyulunca kimin öldürdüğünü bulmaya çalışırlarken soruşturmalar genişler ve şüpheliler Elena’nın kocası, Grace, Jonathan’ın olabileceği düşünülür. Dizi tüm bölümlerde her bir şüpheli üzerinde durur.  Grace kocasının kendisini aldattığını bu soruşturmalarda öğrenir ve Jonathan’dan nefret edecekken Jonathan Elena’nın çok takıntılı ve etkileyici olduğunu onun için ihanet etmek zorunda kaldığını karısına anlatır ve Grace de Elena’ya aşık olmak üzere olduğunu bildiğinden kocasıyla empati kurar ve onu affetme eğiliminde gözükür. Ancak Grace Jonathan’ın ihanetlerini görüp onun psikopat biri olduğuna ikna olunca mahkemede kocası aleyhine aniden suçlamalarda bulunur ve kocasının Elena’yı öldürdüğünü söyleyerek kocasını ele verir. Bu arada film içinde Elena’nın eşinden ve hatta Henry’den bile şüphelenilir ki baba JONATHAN küçük oğlunu suçlayabilecek kadar asosyal tehlikeli bir psikopattır. Grace’nin babası Jonathan’ı ilk gördüğünden beri hiç sevmez fakat kızının görüşlerine saygısından Jonathan’a katlanır hatta Jonathan hapisten kurtulsun diye yüklü miktarda şartlı tahliye olsun diye ödeme yapar.

    Ben Jonathan eşini aldattığı için Grace’nin de kocasını aldatma yoluna gireceğini ummuştum birçok Amerikan ve Avrupa filmlerinde olduğu gibi ama Grace tutarlı ve ERDEMLİ insan olduğunu göstererek kocasını hiç aldatmamış ve film sonuna kadar da aldatmadı. Öyle erdemli ki kocasının psikolojisini çoktan çözdüğü halde ona düzeltme şansı vermiş olduğu görülüyor filmde.

    Tabi filmde Amerikan toplumunda sosyal statülerin derinliği, alt tabakaya üst perdeden bakmalar, zenginlerin anlam arayışları (Grace bunu temsil ediyor), çarpık ilişkiler, okulların iç işleyişleri vs. yansıtılıyor. Hemen tüm filmlerde evlilerin her an aldatma korkusu içinde oldukları görülüyor. Bu durum gerçekte de böyle ise vay!!

    Bir garip sahne  vardı ki ! Akıldışı. Jonathan yasak aşk yaşayıp öldürdüğü sevgilisinin kocası olan Fernando Alves ’in evine öylece gidiyor ve ona Elena’yı öldürmediğine ikna etmeye çalışıyor. İlginçtir Fernando olur böyle şeyler havasında Jonathan’ı karşılıyor. Akıl alası değil. O arada Fernando’nun kucağında taşıdığı bebek de aslında Jonathan’a ait.

      Ben katil JONATHAN rolünü oynayan Hugh Grant’in bu filmdeki oyunculuğunu hiç beğenmedim. Olmamış maalesef. Nicole Kidman başta olmak üzere diğer oyuncuları çok beğendim.  Hugh Grant başarılı bir oyuncuysa bile bu dizide maalesef başarılı değil. Davranışları, mimikleri her şeyi iticiydi. Ama Nicole Kidman, Elena rolündeki Matilda DeAngelis ve özellikle Donald Sutherland çok başarılıydılar. Bu dizide Elena daha fazla rol alabilirdi çünkü her şey onun üzerinde dönüyordu. Bana göre erkenden öldürülmemeliydi.  Küçük Fraser Henry ise boyundan büyük işlere burnunu sokuyordu anlamsızca daha çocukça ve daha masumane bir rol giydirilebilirdi. Fakat o küçücük yaşına rağmen telefonundan takip ettiği benim bile anlamakta zorlanabildiğim duruşmalardaki cümleleri anlıyor ve yorumluyordu. Hatta bir sahnede çocuk Henry anne ve babasıyla bulunduğu ortamda  babasına : “ Sen Elena’yı s….tin mi?” diye abes bir soru sordu. Aile içi konuşmalara bakar mısınız?

    Aslında ana oyuncu Nicolas KİDMAN ile birlikte filmin sürükleyicisi yan rollerdeki oyuncular olmuştur. O kadar iyi idiler. Yan oyunculardan özellikle avukat Haley rolündeki Noma Dumezweni’yi ve büyükbaba rolündeki Donald Sutherland harika oynadılar.

    Aslında kızı tarafından her şeyiyle idol olan büyükbaba da maalesef karısına çok fazla ihanet etmişti. Bunu bizzat büyük bir pişmanlıkla kızı Grace’ye itiraf etti. Öyle ki Amerikan ve Avrupa filmlerinde ortak bir sonuç olarak şu çıkıyor: İhanet! Allah bu toplumları (hoş bizim de bunlardan kalır bir yanımız yok ya)karanlıklardan aydınlıklara çıkarsın!

    Evet! Sanatın, cinselliğin, suçun, takıntının, ihanetin işlendiği bu film öyle hafızalar da yıllar boyu kalır mı?