Çeviren: Özcan ATAR
Yazan : Maadan BAYAZİ
Bir Kırgız Hikayesi
KAHKAHA
Balık yılından at yılına kadar akasyanın önündeki bank onların düşüncelerine oturak olmaktadır. Bir yıl daha böyle olacağı kesindir. İnşallah at yılı sona erinceye kadar bu bank onların kaderini paylaşacak!
Saatine baktı ve sahiplendikleri banka oturdu. Sigara içmek istedi fakat kibrit çöpü bulamadı. Sigara içen birisini görürüm dercesine etrafına bakınarak, arka tarafında sadece biraz uzakta bankta başını sevgilisinin omzuna yaslayıp mayışmış gibi sessiz oturan kızı gördü. Fakat ikinci defa arkasına dönüp bakmadı. Nedense coşkulu bir duygu vücudundaki kan ile beraber dolaşmaya başladı. Böylece göz önüne çocukluğunda beraber ele ele tutuştuğu koltuklarının altına girerek kahkaha attıkları, ay bulutların arkasına saklanınca sımsıkı sarıldıkları, ” canım sen benimsin ben seninim ” diyerek gelecek için kurdukları mutlu hayat hayallerini hatırladı “sevgiyi her şeyden yücedir.” sözü kulaklarında çınladı.
Karşı taraftan gelen sevgilisi onun yanaklarından tutarak alnından öpmeseydi kim bilir hayalleri son bulmayacaktı.
-Uyumuşsun canım.
-Meleğim benim sen yanımda olmazsan benim için geceyle gündüzün farkı yok.
Birbirilerine sarılarak özlemle hayatlarındaki aşk serüvenlerinin en mutlu dakikalarının gelmesini istedikleri andı.
-Düğünü ne zaman yapacağız? dedi kız cilveyle sevgilisinin bıyıklarını okşayarak.
-Gelinliği alırsak işlerimiz kolaylaşır dedikten sonra sanki utanmış gibi kızın yüzüne bakamadı delikanlı. Ne zaman kızın gözleri gözleriyle karşılaşsa erkeğin kalbi delinecek gibi olurdu.
-Evdekilerden belki duymuşsundur.?
-Evet, evet. Fakat ….o
Tanıştıkları zamandan bu yana aralarında hiç böyle bir olay yaşamamışlardı.
-Söyleyin!
-Şimdilik en önemlilerini alırsak hepsini giymen zor. Zaten bir ömürde moda hızla değişiyor
– Ben başkaları gibi yapmadım yoksa bin som olurdu.
Kız bir şeylerden korkmuş gibi ayağa kalktı.Tıpkı geçer gibi.
– Üzülme senin dediğin gibi olsun. Ben öylesine söylemiştim. Affet.
Sevgilisi kızdan af dileyebilmek için bir pervane gibi dolaşıyordu.
– Kah!kah!
Delikanlı kızın kolunun altına girdiğini karşıdan gelen araba olamasaydı hiç fark etmeyecekti. Şimdi ise kızın dediklerini dinlemeden başını salladı. Kanıyla beraber vücudunda dolaşan sıcak hislerin kaybolmaya başladığını anladı.
BOŞLUKTAKİ KAYGI
Ben aç kalmaktan korkuma hayvancılıkla uğraşıp hep dağlarda yaşadım. Üstelik kimseye komşuluk etmeden hep uzaklarda, kış aylarında bile kimsenin ulaşamayacağı kışlaklarda ev kurdum.
O yıllar bütün köylünün tek kazandan yemek yediği zamanlar. Kendi evimden değil başkalarının evinden duman çıksa “Allah’ım! görmesin” diye dua ederlerdi. Hatta evimin önünden bir atlı geçse misafiri karşılamak için değil ben, çocuklarım bile çıkmazdı. Bunu hissetmiş gibi köpeğimiz Bagaşka da hiç havlamazdı.
Arpa çorbası fazla olmasa da dört-beş kapanımı omzuma atar Kayıp’ın keçilerini hiç kimse görmeden avlardım. Halkın söylemeyeceğine inansam bile 2-3 gün içerisinde kapana hiçbir av gelmediği zaman acaba geyikler yer mi değiştirdi diyerek bir umutsuzluk çökerdi içime. Geyiklerin doğurma zamanı. Yavrularına da pek yazık olacak iyi bir besin olmadan zayıflıktan ölecekler. Aslında yaz ayını nasıl atlatacağımı bilemiyorum.
Gerçeği söylemek gerekirse ilkbahar ayından sağ selamet çıkamayacağımdan korkmaya başladım.
Altıncı ayın sonları. Zor günler geride kaldı. Herkes sakin. Malın bereketli zamanı. Ben mi alışmışım yoksa insanoğlu mu insafsızdır bilinmez, her zamanki gibi kapanları omzuma alıp geyikleri gözetlerdim. Sadece bir tek oğlum bile olsa hayatımda hiç Allah’a isyan etmedim. Büyüdü de bir yiğit oldu. Torunum da yardım ediyor bana. Kurban olayım!
– Baba büyük kapanları şu iki taşın ortasına mı koydun? Yaşlı adam hemen cevap verdi.
– Evet.
– Bana
– Yavrum yarın okula gideceksin. Tatilde sana gösterir öğretirim.
– Okula gitmem baba. Sadece ağabeyime gider gelirim. Sonra bana gösterir misin bana yapar mısın? Her gün tavşan avlayayım.
– Tamam kurban olayım. Yiğidim benim.
Yaşlı karı koca torunlarını köydeki okulda okuması için gönderiyorlardı. Çocuk küçüklüğünden beri babasının yanında atın yelelerinden tutarak büyümüştü.
– Kurban olduğum, güle güle! keşke kapana geyik veya kuş düşseydi de ağabeylerine et götürseydin. Çocuk giderken arkasına bakarak:
– Baba ben gelinceye kadar avlan olur mu? dedi.
Güneş ışıklarını güneş değmeyen yerlere eşit biçimde saçtığı zaman. Çocuk ırmak etrafında gezinerek su kıyısında oraya buraya dolaştı. Hep kapan av düşünen çocuğun aklına ağabeyine et götürürdü diye babasının söyledikleri aklına geldi ve babası ile beraber dün kapan koyduğu yere doğru yöneldi. Dikenlerin içnden geçerek atını bağladı ve yukarı doğru yöneldi.
– Eeh ihtiyar! Kapan üç gündür bakmadık. Elli yıldır bu işle uğraşırım hiç iki günü aşmamıştı bir bakayım.
-İnşallah ayı düşer. Düşmedik sadece o kaldı. Uzun yıllar avcılık yaptığı için tecrubeliydi. Sevinçle koştu, bu gün de büyük av sahibi olacağını hissetmiş gibi koca dağ sırtını nasıl açtığını fark etmedi.
Önceki geniş yola iki üç metre yakın yerde koyduğu kapanında çıkı8ntılı büyük kara şeyi görünce
– Allah’ım kurt kapanıma düşmüş.kurt!dedi.
Ne yapacağını şaşırıp oraya doğru koştu. Öbür taraftaki akbabalar eyvah demmiş gibi ses çıkararak havaya uçtular.
Yaşlı adam aniden korkmuş tavşan gibi. Sonra yüzüstü yatan çocuğu devirdi bağırdığı gibi yıkıldı. Akbabalar ne oldu diye alay edercesine adamın üzerinde ses çıkararak dönmeye devam ettiler.
OYUNCAK
Ben bu hayattan memnunum, alın yazısına razıyım buna rağmen kaderim kötü, hayatın darbelerinden gönlüm dertle kalbim sıkıntıyla dolmuş bir haldeyim.
Gerçeği söylersem bu defa büyük zafer kazandım. Çünkü dün ayrıldığım 4 karımdan kurban olduğum Arsarı aldım. Her şeyden…..Allah’ın emriyle galiba neslim oluverdi.fakat sahip olamadım
– Her zaman anne anne diyorsun. Al bu oyuncağı senin annen olsun tamam mı?
– Gerçekten annen gitti. Hiç dönmemek üzere gitti. Arsar aniden bir babasına bir oyuncağına bakarak ağlayıverdi. Sonra da babasına sordu:
– O zaman kim bana anne olacak?
– Üzülme yavrum sana güzel bir anne bulurum olur mu? Diyerek babası gülümsedi.
– Hayır baba sadece oyuncağım güzeldir diyerek oyuncağının iki yana örülmüş saçını okşayarak bağrına bastı.
– Olur. Sana oyuncağın anne olsun.
Nedense annesi oyuncağı dükkandan yeni getirdiğinde nasıl mutlu olduysa aynen o kadar sevinerek etrafına onu gösterdi. Ve sordu:
– Baba, anneme benziyor mu?


Yorum bırakın