Yazan : Özcan ATAR

Özellikle X kuşağının itinayla bakılması gerektiğine inanırım. İlerleyen zamanlarda bugünkü Z kuşağı da belki özenle bakılması konumuna gelecektir. Biz o zamanları görebilir miyiz bilemem ama şunu biliyorum ki X kuşağı özel bir kuşak. Öncelikle kuşakların kısa bir özetini aktarayım:
Z Kuşağı Özellikleri (1990-2010)
Dijital çağda büyüyen ve elektronik cihazlara diğer nesillere göre çok daha kolay bir şekilde erişim imkânı olan Z kuşağının özellikleri şunlardır:
Dijital cihazlarla çok fazla vakit harcama eğiliminde olan Z kuşağının ekrana bakma süreleri oldukça fazladır.
Z kuşağı, kendinden önceki nesillere göre daha az genç gebelik oranına sahiptir.
Z kuşağı, akademik hayatları ve iş düzenleri konusunda endişeye girme eğilimindedir.
Z kuşağı, ergenlik sürecinde daha fazla depresyona girme ya da diğer zihinsel sağlık sorunları ile karşılaşma eğilimindedir.
Dikkat eksikliği ya da odaklanamama gibi problemleri yaşama olasılıkları yüksektir.
Z kuşağının diğer kuşaklara göre daha özgür ve özel bir birey olarak kabul görülme içgüdüsü vardır.
X Kuşağı Özellikleri (1965 -1980)
Sadakat, otoriter düzene uyum ve aidiyet duygularıyla öne çıkan X kuşağının özellikleri şunlardır:
Z kuşağı kadar olmasa da nispeten teknolojiye uyum sağlarlar.
X kuşağı genel olarak sabırlı ve çalışkandır. İş hayatında çalışma ortamını daha zevkli hale getirebilirler.
X kuşağı aile yapısının öneminin farkındadır ve hayat düzenini bu şekilde oluşturma eğilimi gösterir.
Y Kuşağı Özellikleri (1979-1999)
Televizyon ile büyüyen Y kuşağı, Z kuşağı kadar olmasa da teknolojiyle ilgilidir. Yeniliklere açık olan Y kuşağının özellikleri şunlardır:
Y kuşağı farkındalık bilinci yüksek olan kişilerden oluşur.
Araştırmaya ve sorgulamaya meraklı olan Y kuşağı, sabırlı bir şekilde çalışmaya devam edebilir.
Y kuşağı, teknolojiye kolayca uyum sağlamasının yanı sıra yaratıcı fikirleriyle de iş yaşamındaki projelere katkı sunar.
Y kuşağı, dünyadaki gelişmelere kapalı değildir. Dünya genelinde ne olup bittiğini öğrenme eğiliminde olan bu kuşak, gelişmeleri takip ederek bunlara ayak uydurmaya çalışır.
Evet kuşakların özellikleri aşağı yukarı bu şekilde. Z Kuşağı ile iş ortamında çalışmaya çalışıyorum. Gerçekten şu üç özellik onlarda ya çok az ya da yok: Sadakat, otoriter düzene uyum, aidiyet. (https://www.allianz.com.tr/tr_TR/seninle-guzel/x-y-z-kusagi-nedir.html)
Ben hayatıma bir X kuşağı olarak şu dönem ve durumları sığdırdım:
1978-1985 dönemi:
- Elektriksizlik (Köyümüzde elektrik yoktu 1981’de geldi. Gaz lambasının önünde ya da bizim Lüks diye adını bildiğimiz bir aydınlatma aracının önünde otururduk büyükler sohbet ederlerken ben hayallere dalar giderdim.)
- Yolsuzluk (Usulsüzlük anlamındaki değil elbette birçok köyde ya yol yoktu ya da yollara yol denilemezdi. Toprak yollar. Eşeklerle atlarla kilometrelerce dağlardan tepelerden kasabaya iner odunlarımızı satar tekrar dağlara tepelere tırmanır eve ulaşırdık. Bir X kuşağı olarak bunları deneyimlemiş olmak bir bakıma mutluluk verici değil mi? En azından benim için öyle.)
- Marketsizlik (AVM ya da Market kavramı yoktu. Sadece bakkallar vardı. Onlarda ne varsa onu yerdik. Bitti. Köylerde bakkal bile olmayabiliyordu. Olanlarda da sigara lokum helva vs. vardı başka da bir şey yoktu.)
- Televizyonsuzluk (Televizyon da yavaş yayıldı. İlk televizyonu aldığımızda yıl 1980 idi. O da bozuk çıktı akşam kurmaya çalıştık evin çatısına çıktık alüminyum T anten vardı anteni hangi yöne çevirdiysek de olmadı. Sonra onu değiştirip ITT SHAPLORENS markası bir televizyon aldık. O zamana kadar televizyon ihtiyacımızı akrabada komşuda varsa onlardan gideriyorduk. Tabi ne zamana kadar komşulara musallat olacağız ki!
- Renksizlik (Televizyonların rengi siyah beyazdı)
- Seçeneksizlik (Sadece bir kanal vardı o da: TRT başka kanal yoktu ki seçelim. Kıyafet konusunda da çok fazla çeşit ve seçenek yoktu.)
- Sağlıksız ortamlar (Hastanelerin içinde, otobüslerde hemen her yerde birçok insan sigara içerdi. Yasak filan yoktu. Bunları da yaşadık. Yollar gidiş-dönüş çift şerit olduğundan bugün bir saatte gittiğimiz yerlere 3-4 -5 saatte giderdik o yol bitinceye kadar otobüsün için duman olurdu kimsenin aklına sigara içmeyin demek gelmezdi çünkü garip değil olağan bir durumdu. Yani sigara içmek hakkı vardı.)
1985-1995 Dönemi:
İLKLER:
- KDV : Vergi sistemi ile karşılaştık KDV yoktu önceleri. Mucidimiz de Adnan Kahveci’dir. Bir toplum “Önce Alışveriş Sonra Fiş” diye diye KDV düzenine alıştı. Bugün artık ÖTV de var. KDV-ÖTV derken…
- RENKLER: Tv ler renklendi. Oh be!
- ÇOĞALMALAR : Tv kanalları, Radyo kanalları çoğalmaya başladı. Mağazalar çoğaldı. Artık hazır giyim hızlandı. Terzilere elveda dedik.
- ÖZEL/LEŞ/ME/K : Artık devlet her şeyi özelleştirme yoluna girdi. Her şeyi satmaya başladı. Zamlarla enflasyonla yüzleşmeye başladık. Özel kelimesi önemli ÖZEL TV kanalları, Özel Radyo Kanalları mantar gibi çoğaldı. Özel Kanallar ilk açıldığında televizyoncular çıldırdı öyle ki bir bayram günü öğle vakitlerinde akrabalar arası bayramlaşırken hangi kanaldı hatırlayamıyorum sex sahneleri çıkıverdi hemen herkes hay huy kapattık televizyonu fakat çoluk çocuk göreceğimizi de gördük. Akşam saat 21.00’ ya da 23.00’te bile filmler sansürsüz oynatılıyordu. Türk televizyonları olarak özel den anladığımız bu olmuştu. İlginç olan bir şey daha var özel kanallardan önce sinemalar da tam bir facia idi. Boy boy sinema afişleri sinemanın hemen önünde billboard şeklinde asılırdı fakat bu afişlerdeki resimlerde çıplak insan resimleri olurdu. Sokaktan geçen herkes bu afişleri görürdü. O zamanlar kimse de yadırgamaz mıydı bilmiyorum. Burada yazmadığım daha neler neler…
- TELEFONLAR hiç kimsenin evinde telefon yoktu. Evimize telefon almak için kaydımızı yaptırdığımızda nasıl bir heyecan içindeydik. Düşünsenize evinizden bir arkadaşınızı arayabileceksiniz size telefon gelecek uzak noktalardan insanlarla konuşabileceksiniz. Ankesörlü telefona kaydolduktan sonra eve bağlanması 3-5 ay belki 1 yıl sürebiliyordu.
- KİTAPLARımız sadece okul kitaplarından ibaretti. Kütüphanelere koşturur orada kitap okur ya da eve ödünç kitap alırdık. Okul kitaplıklarından da yararlanmaya çalışırdık. KİTAP MAĞAZALARI yoktu. Kitaplar konu bakımından çok çeşitli değildi (İstanbul’da büyük şehirlerde kitaba ulaşmak haliyle daha mümkünken küçük şehirlerde kitaba ulaşmak çok zordu) küçük şehirlerde sahaflar çarşısı gibi yerler de olmadığından kitaplar belli başlı konularda olur onlar da gazetelerde, şurda burada tek tük satılırdı. Gazetelerden kupon biriktirir öyle kitap sahibi olurduk. KİŞİSEL GELİŞİM konuları içeren kitaplar yoktu. Fıkıh İlmihal Namaz Hocası Alimler bilmem neler ve hikaye, Limasollu İngilizce Sözlükler, İlkokul Ansiklopedileri filan, roman kitapları vardı ellerimizde dolaşan.
- EĞİTİM benim dünyamda okulda eğlence demek sadece 23 Kutlamaları ve Yerli Malı Haftası idi. Başka hiçbir şey yapmaz sadece ders çalışır ödev yapardık. Sıkı çalışırdık çünkü sınıfta kalmak vardı. İlkokul 5 yıl Ortaokul 3 yıl idi. 5.yılda veli çocuğunun okumasını ister ve Ortaokula kaydını yaptırırdı öğrenci bir yıl okur sınıfta kalırdı. Tekrar kalırsa velisi onu sanayiye gönderir ya da başka bir mesleğe çırak olarak verirdi. Okuma azmi olanlar Liseyi zor bela bitirir ve zar zor üniversiteyi kazanırdı çünkü ülkede Üniversite sayısı o kadar azdı ki. Üniversiteyi 30 kişilik bir sınıfta 10 kişi ancak kazanırdı. O yıllarda öğretmenler sertti. Hem döverlerdi hem de acımasızca sınıfta bırakırlardı. Sevmezdim okulları. O yıllarda bu eleştiriye rağmen gene de sistem bugünkünden daha sağlamdı. Okuyabilecekler Liseye giderdi diğerleri iş güç sahibi olurdu. 5. Sınıftan sonra okumak mecburiyeti de yoktu. Ne güzel.
- Diziler, Filmler daha özellikle TRT yapımı olanlar oldukça iyiydi. Sahneler toplum ahlakını dejenere edecek kadar açık değildi. Diziler özellikle çok güzeldi. Şimdiki dizeler gibi saatlerce sürmezdi. Mesela Küçük Ağa dizisi (özellikle jenerik müziği), yaprak Dökümü, Çalıkuşu, Kartallar Yüksek Uçar gibi diziler seyredilmeye değerdi. Her Pazar kovboy filmleri mutlaka televizyonda gösterilirdi. Elbette hiç kimsenin seyretmediği Klasik Müzik Kuşağı. Sonradan Brezilya dizi furyası tüm toplumu televizyonlara kilitledi çünkü bu tip dizileri ilk defa görüyorduk. Şimdiki dizilerimiz dünyayı bozmak için üretiliyorlar. Türklerin dizileri bana göre şeytana hizmet ediyor.
1995-2005 DÖNEMİ
Evet, bu dönem bizim için bir milad. Çünkü BİLGİSAYAR ve İNTERNET çağı başladı. Hayatımı bu noktadan ayırsam şunu derim : İnternet Öncesi-İnternet Sonrası….yazıma devam edeceğim.


Yorum bırakın