
Yorum: Özcan ATAR Film Adı: Take This Waltz (Bu Dans Senin) Tarihi: 2011 Tür: Dram Yönetmen: Sarah Polley Senaryo : Sarah Polley Oyuncular: Michelle Williams, Seth Rogen Luke Kirby Ülke: Kanada Konu: Ayrılık Ana fikir: Arada kalmışlık
Bu film konusu itibariyle sinema dünyasında çokça işleniyor. Unfaithful bana göre en etkileyici filmlerden biridir. Unfaithful’de Diane Lane filmi çok farklı noktalara taşıyor. İşini iyi yapmak herhalde böyle bir şey. Benim açımdan bu iki filmi değerli kılan kadın aktörlerin üstün oyunculuklarıdır. Ve her iki aktörde de ortak nokta “gözler”. İhaneti ve pişmanlığı bu iki oyuncu gözlerinde o kadar iyi yansıtıyorlar ki içinizde oluşan duygular birbirine giriyor. Tabi seyirciler çok farklı durumlardan etkileniyorlardır şüphesiz ama benim etkilendiğim “bakışlar” idi. Bizim Hülya KOÇYİĞİT de onlar gibi bakar ve seyircileri kalplerinden yakalardı.
Filmdeki oyunculardan Seth Rogen‘in oyunculuğunu hiç beğenmedim. Michelle Williams‘ın yanına hiç uymamış. Acaba rol icabı mı (yani aldatmaya sebep teşkil etsin diye mi) aptala benzer duygular mimikler gösteriyordu. Açıkçası başka filmlerde seyretmediğim için ya da o filmlerden hatırlayamadığım için rol icabı yapıp yapmadığı hakkında bir fikir serdedemeyeceğim. Daniel rolündeki Luke Kirby ise eh işte hani film gereği de olsa Margot’un kalbini kazanmak için o kadar çaba da göstermedi bana göre tercih edilmesi gereken adam hissiyatını maalesef veremedi. Zaten Margot bu dalgalara niçin kapıldı o bile senaryoda tam belirginleştirilmemiş. O seyirciye bırakılmış gibi.
Bu filmin yönetmeni ve senaristi Sarah Polley. Başarılı film ortaya çıkarmış. Modern zamanların kadınlarının nerelere doğru savrulabileceğini bize net sade bir şekilde sinemalaştırmış. İşte modern zaman kadını imajını ben tüm yazılarımda yazdığım gibi KZ! (Karanlık Zihniyet) kısaltması ile belirtiyorum KZ! Bu bayağı halleri bize Özgürlük adı altında öneriyor. Ben bu kadar güzel insanların film adı altında bile olsa cüretkâr sahnelerde rol almalarına asla tasvip etmediğim gibi tahammül de edemiyorum. Milyar insana bedenlerini bu denli ifşa etmeye- beden sizin olsa bile- haklarının olmadığına inanıyorum. Bunu sanat kisvesinin ardında korumaya almak bile en basit tabirle insana ve insanlığa yapılan büyük ihanettir. Modern zamanların kadınları Margot gibi düşünülüyorsa modern zamanların erkeleri de pespaye demektir. Mertlik, yiğitlik, dürüstlük nerede kaldı. Bu özellikler eski yüzyıllarda mı kaldı.
İçimdeki sıkıntıyı da anlattıktan sonra filme döneyim. Margot ve eşi Lou’nun mutlu görünen bir evlilikleri var. Ancak tavuk yemeği yapma meraklısı olan Lou kendini işine o kadar çok kaptırmıştır ki eşine tavuk yemeği kadar bile ilgi göstermiyordur. Lou aslında iyi bir insan ve iyi bir eştir. Lou kendince güzel şakalar yaparak eşini (Margot) mutlu ettiği yanılsaması içindedir. Öyle dürüst bir kocadır ki eşini aldatan pek çok erkeğin aksine eşine sadıktır. Ancaaaaakkkk! Margot’un dünyası farklıdır. Gündelik konuşmaların içinde :”Yeniler bir gün eskir” diyenler olduğu gibi “eskiler de bir gün eskir” diyenler de var. O gündelik basit sıkıcı hele içinde cinsel hiçbir zevkin olmadığı bir hayatı asla istememektedir (zaten cinsellik fantezilerini filmin sonuna doğru pek net görebiliyorsunuz) . Bir fırsatını bulsa kendince basit kocasını terk edecektir ya da terk etmese bile aldatacaktır. Ki bu fırsatı karşı komşusu olan bir gençle yakalıyor ve kocasını karşı komşusu ile aldatmaya başlıyor. Halbuki filmin ilk karelerinde Margot tek başına bir geziye çıkar ve bu gezide sergilenen bir tiyatro ile karşılaşır. Kasabada oynanan bu tiyatroda zina suçundan idam edilmekte olan bir kişi vardır. İlginç olan doğada çekilen bu filme/tiyatroda Margot’a doğaçlama bir şekilde eğlence olsun diye zinacıyı kırbaçlama görevi verilir. Sarah (Senarist) daha filmin başından Margot’a yapacağı hatalar yüzünden cezalandırılacağını ima etmektedir. Margot aldatma zamanlarında öyle iyi rol yapıyor ki seyirci olarak Margot’u öldürmek istiyorsunuz, ondan nefret ediyorsunuz, Margot’a hak veriyorsunuz, Margot’a acıdığınız da oluyor. Diyorsunuz ki tavuktan başka bir şey düşünmezsen tabii ki olacağı buydu. Fakat Lou hiç ihanet etmediği için fikrinizden cayıp Lou ’ya üzülüyorsunuz. Bir sürü duygu çıkmazları yaşıyorsunuz. Ancak filmde hadi aldatma neyse de Margot , kocası: ” Hadi git ! “deyince Margot hızla yılışık Daniel’e koşuyor. Hadi diyorsunuz içinizden aşk bu ete de konar b..ka da konar. Ama aniden karşınızda bir sahne beliyor ki akla ziyan. Margot Daniel’le beraber affedersiniz iki kadın bir erkek iki erkek bir kadın şeklinde üçlü seks yapıyor. Şimdi bu filmde bu sahne ne alaka. (Zavallı Lou bırak üçlüyü normal ilişki bile yaşayamıyor) Ey Sarah ! Bununla ne anlatmaya çalışıyorsun. Modern ve özgür kadınlar bu ilişkileri tercih eder mi demek istiyorsun ya da hayır genel için değil sadece film icabı Margot böyle istiyordu mu demek istiyorsun ,zaten Margot’un pis karakteri Lou’ ya uymazdı mı demek istiyorsun ya da ne bileyim o KZ! Sana böyle yapmanı mı söyledi, yani Netfilix filmi olsan anlardım da bu ne şimdi!
Filmin ilerleyen sahnelerinde Margot maalesef zibidi genç Daniel’den bir türlü kopamaz. Zibidi genç Daniel de onca bekar kız varken Margot’a takılır. İki gevşek (Margot ve Daniel) özgürlük ve aşk adı altında akla hayale gelmez işler yaparlar. İnsan işte ne zaman nereye kadar ne yapacağını kimse bilemez. Melekler Tanrı’ya boyun eğip sorma cüretinde bulundular da : “ Senin adını her an her zaman saygıyla anan her yönüyle sana ram olmuş bizler (melekler) varken kan akıtacak kötülükler yapacak olan İnsanı mı yaratacaksın?” O : “ Siz bilmezsiniz.” dedi.
Filmin sonunda Margot, Lou ve Daniel arasında gelgitler yaparken kocası aptal Lou ne kızar ne tam kıskanır (hödük) ne de neden diye sorgular, ısrar eder. “Hadi git sevgiline” der sadece (ısrar etse benim hatam neydi diye sorsa belki Margot pişman olacaktı ama…) ve Margot’la bir araya asla gelmeyeceğini netleştirmiş olur. Yani Margot artık kocasından ayrılmak zorunda kalmıştır. Fakat Sarah (yazar senaryoya göre) Margot’a aslında hiç hak vermez. Bunu Dainel ile Margot’un ilerleyen zamanlardaki hallerinden anlıyorsunuz. Artık o şehvet dolu günler bitmiş işler gündelik rutine dönmüştür. Tıpkı eski kocası Lou ile olduğu gibi. Yani Margot g…t gibi kalmıştır arada. Filmin en son karesinden bir öncesinde Margot fırında kek yapmaktadır. Fırın ve kek. Bu durum Tavuk ve Fırın ve kocası iken bu defa da Kek ve fırın ve kendisi olmuştur. Burada Margot işte yukarıda anlattığım gözlerine ve bakışlarına öyle etkileyici rol yaptırır ki nefret ettiğiniz Margot’a hayranlık duyar, acır ve hak verirsiniz. Kek pişerken duygusuz gevşek Daniel, Margot’un yanından öylece geçip mutfak penceresinden ufku seyretmeye başlamıştır. Yani Margot’dan da bıkmış yeni arayışlara girme hevesindedir Daniel. Margot ise yavaşça Daniel’e sarılır ama Daniel’den tepki yoktur. En son karede ise Margot tek başınadır artık yanında ne Daniel vardır ne de ahmak kocası Lou. Yalnızdır ama bu defa yüzü gülmektedir. Mutludur. Özgürlük, tam özgürlük, modern kadının tam mutluluğudur. Ey senarist Sarah! Sen filmin en başında Margot’un yanlış yolda gideceği iması verip bunu da zinayıcıyı Margota’a kırbaçlatarak göstermemiş miydin? Evet gösterdin. Ama filmi niçin Margot gülerken bitirdin. (Gerçi Margot’un yüzü gülerken bir anda değişti gibiydi ama bana mı öyle geldi. Artık seyirci ister özgürlükten kaynaklı mutluluk isterse pişmanlıklar mı anlasın ?)



