Orijinal İsmi:The Banishment Izgnanie (Sürgün)
Vizyon Tarihi: 22 Şubat 2008
Süre: 158dk
Tür: Dram
Yönetmen: Andrey Zvyagintsev
Senarist: Andrei Zvyagintsev,
Oyuncular: Konstantin Lavronenko,Maria Bonnevie
Yorumcu: Özcan ATAR
Sürgün “(IZGNANIE) THE BANISHMENT” William Saroyan’ın The Laughing Matter adlı uzun öyküsüne ait. Senaryosu filmin aynı zamanda yönetmeni olan Andrei Zvyagintsev’e ait. Psikoloji/dram türünde ikinci filmi Zvyagintsev’in. Birinci filmi Dönüş de aynı türde idi. Ben Sürgün filmini daha doyurucu buldum.
İki filmin konuları birbirinden farklı fakat filmlerde benzerlikler var. Her şeyden önce her iki filmde de ana fikir “ sevgisizlik” diyebilirim. Bu temanın filmlerde işlenmesine etkili olan kanıt Andrei Zvyagintsev’in geçmişinde yaşamış olduğu travmalar. Özellikle filmlerde “BABA” figürü özne olmuş. Evet, bugünün modern baba karakteri bizi karşılamaktan çok uzak. Baba otoritesinin, baba eğitiminin, baba sevgisizliğinin çokça eleştirildiği filmlerde özellikle babaya duyulan karmaşık duyguların en fazla simgeleştirildiği Dönüş filmindeki küçük İvan oluyor.
Baba sıkı bir şekilde eleştiriliyorken Anne tam anlamıyla ulvileştiriliyor. O anne, Hristiyanlığın saf ve temiz annesi olan Meryem ile sembolleştiriliyor. Dönüş filminde de olduğu gibi Sürgün filminde de dinsel ikonografiler çok kullanılıyor. Bach’ın La Minör Magnifikat (Meryem’in Şarkısı), Leonardo da Vinci’nin ünlü ‘Duyuru’ (Annunciation) adlı tablosu filmi süslüyor. Ve size ANNE saf bir Meryem’dir diye size haykırıyor.
Sürgünde de Kırgın Kalpler var. Anne rolündeki Maria Bonnevie (Vera) eşi Alexander’ın (Konstantin Lavronenko) kendisine karşı ilgisizliğinden o kadar üzgündür ki! Çocuklarıyla birlikte dağ evlerine gezmeye giderlerken a Vera eşinin gözlerine bakar ama hayır Alexander karşılık vermez. Filmin daha ilk karelerinde kırgın kalpler, soğuk ilişkiler size olacaklarla ilgili doneler vermeye başlar. Bir şeyler ters gidiyor. Yönetmen sebepler üzerinde yoğunlaşmaz filmlerinde. Olgu ve sonuçlar Andrei Zvyagintsev için daha önemlidir. Yıpranmış, parçalanmış duygular ve dağılan aileler dünyanın en büyük sorunlarındandır. Sorun Baba ile başlıyor ama niçin? Bilinmez, zaten Zvyagintsev’in de belki istediği tam da bu “bilinmezlik/gizem” filmde seyirci olarak görsellerden duygu yoğunluklarından belki farklı tatlar alıyorsunuz fakat aklın kuralları dâhilinde sonuca ulaşamıyorsunuz. Ya da siz kendi sonucunuza ulaşıyorsunuz. Senarist acaba sizin ulaştığınız sonucu mu amaçlamıştı? Muamma.

Alexander dağ evinde kendi sessizliğinde yaşarken ve her şey normal gidiyormuş zannederken Vera ona ilk şoku yaşatır ve : “Hamileyim, ama çocuk senden değil Alexander.” der. Alexander beyninden vurulmuşa döner aslında hamileyim dediğinde Vera ona bile tepkisi “e tamam o zaman” gibidir. Ancak “senden değil” cümlesi gelince duyguları – ki o da nefret- ortaya çıkar. Bir tokat Vera’ya…evden çıkar Alexander ve koşar, koşar, koşar sonra tekrar geri döner. Sessizlik iki tarafta cıvıldayan sadece çocuklardır. Ama Vera için çocuklar da hayat da bir önemli değildir. Her şey bu dünyada sukut etmiştir.
Alexander dağ evine doktor çağırır kürtaj için. Vera kürtaj sırasında ölür!…Alexander pişman, üzgün ama ne fayda.
Zvyagintsev’in filmlerinde hakim unsurlar: Sevgisizlik, derin sessizlik, harap evler, karanlık koyu gri sokaklar, din, uzun bitmez yollar, mutluluk, ümit de olabilir anlamında geniş ovalar, engin denizler, sanat, gizem, derin bakışlar, beklentiler ve elbette şok . Bunlarla kuşatılıyorsunuz. Bu tip ağır giden filmleri sevmeyenler için elbette çok can sıkıcı olabilir.
Filmin sonunu yazmayacağım ama bu yazıyı okuyanlar filmi seyrettiklerinde anlayacaklar!


Yorum bırakın