Film Fragmanları

  • Aydın’lı EFELER

    Yazan : Özcan ATAR

    Efeler tüm Türklerin duyduğu bir kavram. Ancak Aydınlı olanlar dahil hemen hiç kimsenin bilmediği bir kavram EFELER.

    Efelik nedir? Aydınlı Efeler kimlerdir ve bu Efeler neler yapmışlardır. Bu bilgileri okuyucunun önüne serdetmeyeceğim. Efeler hakkında bilgi sahibi olan Türkiye’deki tek otoritenin Sabahattin Burhan olduğunu bildirmek için bu yazıyı yazdım.

    Okulumuz Lise Müdürü Orhan SEYHAN Bey’in girişimiyle yazarımız okulumuza davet edilmemiş olsaydı muhtemelen böyle değerli bir yazarı tanıma şerefine nail olamayacaktı/m/tık.

    Sabahattin BURHAN Aydın’ın Nazilli ilçesinde doğmuş ve daha çocuk denilecek yaşlarda Efeleri merak etmiş ve tüm ömrünü o Efeleri tanımak ve tanıtmak üzerine inşa etmiş değerli bir yazarımız.

    10’larca kitap, yüzlerce makale, birçok röportaj ile usanmaz çalışma azmiyle Sabahattin BURHAN bugün popüler kültürün etkisiyle aynı Efeler gibi az tanınan bir yazarımız. Yörük Ali Efe, Kozalaklı Mehmet Efe, Çakırcalı Mehmet Efe, Çete Ayşe gibi daha pek çok efenin hayatını roman türünde akıcı bir dil ile bizlerin istifadesine sunmuştur.

    Kozalaklı Mehmet Efe kitabını okuyunca günümüzden tamamen uzaklaşıp bambaşka bir evrene uyanıyorsunuz. Ve diyorsunuz ki kitap bitince, bunlar insan ise ben neyim. O ne korkusuzluk, o ne etkileyicilik, o ne gözü peklik. “Efeler eşkıya” diyenler de var. Evet devlete kök söktürmüşlerdir lakin zaten batmakta olan bir devlette yapılan haksızlıklara karşı Efeler DUR ihtarı çekmek için dağlara doğru yamanmışlardır. Elbette nüfuzunu yanlış kullanan Efeler de olmuştur fakat genel anlamda Efelerin kendi kültürlerinde dürüstlük, sadakat, korkusuzluk, gerçekçilik vs gibi hasletler uyulması gereken kesin kurallar gibidir.

    Hani Borsa’da Keşmir’de Filistin’de insanların başına neler geldiyse Aydın ilinde yaşayanların da başına onlar gelmiş. Osmanlı bir koca tarihse, o tarihin içinde Efeler başka bir tarih. Ancak hay huylarla ıvır zıvır işlerle o kadar meşgulüz ki! Efelermiş, kahramanlıklarmış, ölümlermiş kime ne! Aydında oluk oluk kan akmış yüzlerce insanın kafası koparılmış, derileri soyulmuş kime ne!

    Galiba bazı duygular o an geçerli oluyor sonraki anlarda hiç etki yapmıyor.

  • Once Upon a Time in the West

    Yorumlayan: Özcan ATAR

    1968 Yılında çekilen bir film bu kadar mı etkileyici olur. Evet, Sergio Leone olursa olur. Film konusu itibariyle elbette insanı şaşırtmıyor. Belki durağan filmi sevmeyen izleyiciler bu ne yavaşlık da diyebilirler. Ancak hemen her karesi görsel şölen, hemen her karesi işitsel şölen olan bu film kesinlikle Film Klasiklerinin içinde olmayı hak ediyor.

    Filmi izlerken adeta o tarihin içinde kendinizi buluyorsunuz. Oyunculuklar o kadar iyi ki! Charles Bronson ( Armonika), Henry Fonda( Frank), Claudia Cardinale (Jill McBain), Jason Robarts (Cheyenne)…

    Bu oyuncular gerçekten işlerini mükemmel yapıyorlar. Oyunculukları çok iyi. Özellikle Charles Bronson’u izlemek benim için ayrı bir zevk. Filmin en öne çıkan özelliği : Sessizlik ve gündelik koşuşturmalarımızda farkına varmadığımız seslerin çarpıcı bir şekilde seyirciye işittirilmesi. Bir kapı gıcırtısı, rüzgardan bir açılıp kapanan ahşap pencere kanatlarının çarpma sesi vs. Western filmlerinde bu özellik zaten kullanılıyordu fakat bu filmde daha da belirgin hale getirilmiş.

    Film yavaş ilerliyormuş gibi görünse de  insanı meraklandıran bir akış da var. Acaba Armonika ile Frank karşılaşınca ne olacak. Her iki karakter de özel.

    Filmin 2:23. Dakikasında Armonika kameranın sağ köşesinden belirirken Frank yavaşça ve korkusuzca düello alanına ilerliyor iki gizemli insan elbette  kötüler cezalarını  çekiyor. Aslında evler gri, yer gök gri, her taraf toz toprak kirli , her yer kurak ve çöl, insanların hayatları çöl, özellikle erkekler zır cahil ve kaba onların ruhları da çöl. Belki o çölde tek vaha kadınlar. Bu filmlerde ilginçtir KADINLAR akıllı tutarlı ve vicdanlı. Tabii ki çocuklar ve yaşlılar. Yaşlı çocuk ve kadın öldürmemeye çalışıyorlar. İlginçtir daha 100 yıl önce böyle yaşayan Amerika dünyanın en ileri ülkesi oluverdi.

    http://NEW YORK, NY – CIRCA 1979: Jane Fonda with father Henry Fonda circa 1979 in New York City. (Photo by Sonia Moskowitz/IMAGES/Getty Images)

    Filmde benim dikkatimi çeken  Charles Bronson’un bakış ve davranışı Cüneyt Arkın’a, Claudia’nın bakışları ise Hülya KOÇYİĞT’e benziyor. Belki bana öyle gelmiştir. İzlenmesi gereken bir film.

  • Kim bilir

    Yazan : Özcan ATAR

    Öleceğini bilen varlık olarak ne kadar da neşeliyim. Hem bu ayrılış ne zaman olacak belirsiz hem vuslat yeri belirsiz. Belirsizlikler girdabına doğru yol almak… insan ürperiyor.

    Her ne kadar kutsal kitaplar çok bilgiler veriyorsa da nasıl desem gidenlerin hiçbiri de dönmüyor ya geriye. Acabalar, acabalar ? Bazıları da ölümü hiç düşünmeden yaşayarak mutluluğa ulaşabileceğini zannediyor. Olmuyor işte! Bu gerçeklikten kurtuluş mümkün olmuyor.  Deve kuşu gibi başımızı kuma gömünce de maalesef korkumuzdan bir türlü sıyrılamıyoruz.

    Ne kadar çok bağlanırsak çoluğumuza çcuğumuza, paraya pula o denli zorlaşıyor ayrılmak. Ama  yok o da pek mümkün değil. Yanınızda güzel çocuklarınız ve bakışları…ya eşleriniz, dostlarınız… güzel sıcak evlerinizden soğuk toprağın  içine girmek…düşününce insan bir garip oluyor. Duygu helezonlarının içinde kaybolan insan!

    Küskün, kızgın, üzgün, mutlu, kibirli insan! Zaman seni yürütüyor, zaman seni koşturtuyor, zaman seni ezip yıpratıyor, zaman seni telaşlandırıyor, zaman…zaman…seni öğütüp topraklara serpiyor.

    Kuruyan yaprakla, ölen kediyle aynı kaderi yaşamak…

    İnsanoğlu gidenlerden bir defa haber alıverseydi…

    Ölürken korku, ümit  ve heyecan  içinde kalbimiz ağzımızdan çıkacakmış gibi mi olacağız! Nafile bunu da bilemiyoruz. Ölürken yalnız mı olacağız ya da ıslak gözlerle bize  bakan bir çocuğumuz mu olacak. Kim bilir! Ya da biz mi onlara ıslak gözlerle bakıyor olacağız. Kim bilir  belki kalanlar ölüdür de gidenler dirilmiştir.

  • Yol Gösteren Hikayeler

    Çeviren: Özcan ATAR

    Yazan : Maadan BAYAZİ

    Bir Kırgız Hikayesi

       KAHKAHA 

    Balık yılından at yılına kadar akasyanın önündeki bank onların düşüncelerine oturak olmaktadır. Bir yıl daha böyle olacağı kesindir. İnşallah at yılı sona erinceye kadar bu bank onların kaderini paylaşacak! 

    Saatine baktı ve sahiplendikleri banka oturdu. Sigara içmek istedi fakat kibrit çöpü bulamadı. Sigara içen birisini görürüm dercesine etrafına bakınarak, arka tarafında sadece biraz uzakta bankta başını sevgilisinin omzuna yaslayıp mayışmış gibi sessiz oturan kızı gördü. Fakat ikinci defa arkasına dönüp bakmadı. Nedense coşkulu bir duygu vücudundaki kan ile beraber dolaşmaya başladı. Böylece göz önüne çocukluğunda beraber ele ele tutuştuğu koltuklarının altına girerek kahkaha attıkları, ay bulutların arkasına saklanınca sımsıkı sarıldıkları, ” canım sen benimsin ben seninim ” diyerek gelecek için kurdukları mutlu hayat hayallerini hatırladı “sevgiyi her şeyden yücedir.” sözü kulaklarında çınladı. 

    Karşı taraftan gelen sevgilisi onun yanaklarından tutarak alnından öpmeseydi kim bilir hayalleri son bulmayacaktı. 

    -Uyumuşsun canım. 

    -Meleğim benim sen yanımda olmazsan benim için geceyle gündüzün farkı yok. 

    Birbirilerine sarılarak özlemle hayatlarındaki aşk serüvenlerinin en mutlu dakikalarının gelmesini istedikleri andı. 

    -Düğünü ne zaman yapacağız? dedi kız cilveyle sevgilisinin bıyıklarını okşayarak. 

    -Gelinliği alırsak işlerimiz kolaylaşır dedikten sonra sanki utanmış gibi kızın yüzüne bakamadı delikanlı. Ne zaman kızın gözleri gözleriyle karşılaşsa erkeğin kalbi delinecek gibi olurdu. 

    -Evdekilerden belki duymuşsundur.? 

    -Evet, evet. Fakat ….o 

    Tanıştıkları zamandan bu yana aralarında hiç böyle bir olay yaşamamışlardı. 

    -Söyleyin! 

    -Şimdilik en önemlilerini alırsak hepsini giymen zor. Zaten bir ömürde moda hızla değişiyor 

    – Ben başkaları gibi yapmadım yoksa bin som olurdu. 

    Kız bir şeylerden korkmuş gibi ayağa kalktı.Tıpkı geçer gibi. 

    – Üzülme senin dediğin gibi olsun. Ben öylesine söylemiştim. Affet. 

    Sevgilisi kızdan af dileyebilmek için bir pervane gibi dolaşıyordu. 

    – Kah!kah! 

    Delikanlı kızın kolunun altına girdiğini karşıdan gelen araba olamasaydı hiç fark etmeyecekti. Şimdi ise kızın dediklerini dinlemeden başını salladı. Kanıyla beraber vücudunda dolaşan sıcak hislerin kaybolmaya başladığını anladı. 

    BOŞLUKTAKİ KAYGI 

    Ben aç kalmaktan korkuma hayvancılıkla uğraşıp hep dağlarda yaşadım. Üstelik kimseye komşuluk etmeden hep uzaklarda, kış aylarında bile kimsenin ulaşamayacağı kışlaklarda ev kurdum. 

    O yıllar bütün köylünün tek kazandan yemek yediği zamanlar. Kendi evimden değil başkalarının evinden duman çıksa “Allah’ım! görmesin” diye dua ederlerdi. Hatta evimin önünden bir atlı geçse misafiri karşılamak için değil ben, çocuklarım bile çıkmazdı. Bunu hissetmiş gibi köpeğimiz Bagaşka da hiç havlamazdı. 

    Arpa çorbası fazla olmasa da dört-beş kapanımı omzuma atar Kayıp’ın keçilerini hiç kimse görmeden avlardım. Halkın söylemeyeceğine inansam bile 2-3 gün içerisinde kapana hiçbir av gelmediği zaman acaba geyikler yer mi değiştirdi diyerek bir umutsuzluk çökerdi içime. Geyiklerin doğurma zamanı. Yavrularına da pek yazık olacak iyi bir besin olmadan zayıflıktan ölecekler. Aslında yaz ayını nasıl atlatacağımı bilemiyorum. 

    Gerçeği söylemek gerekirse ilkbahar ayından sağ selamet çıkamayacağımdan korkmaya başladım. 

    Altıncı ayın sonları. Zor günler geride kaldı. Herkes sakin. Malın bereketli zamanı. Ben mi alışmışım yoksa insanoğlu mu insafsızdır bilinmez, her zamanki gibi kapanları omzuma alıp geyikleri gözetlerdim. Sadece bir tek oğlum bile olsa hayatımda hiç Allah’a isyan etmedim. Büyüdü de bir yiğit oldu. Torunum da yardım ediyor bana. Kurban olayım! 

    – Baba büyük kapanları şu iki taşın ortasına mı koydun? Yaşlı adam hemen cevap verdi. 

    – Evet. 

    – Bana 

    – Yavrum yarın okula gideceksin. Tatilde sana gösterir öğretirim. 

    – Okula gitmem baba. Sadece ağabeyime gider gelirim. Sonra bana gösterir misin bana yapar mısın? Her gün tavşan avlayayım. 

    – Tamam kurban olayım. Yiğidim benim. 

    Yaşlı karı koca torunlarını köydeki okulda okuması için gönderiyorlardı. Çocuk küçüklüğünden beri babasının yanında atın yelelerinden tutarak büyümüştü. 

    – Kurban olduğum, güle güle! keşke kapana geyik veya kuş düşseydi de ağabeylerine et götürseydin. Çocuk giderken arkasına bakarak: 

    – Baba ben gelinceye kadar avlan olur mu? dedi. 

    Güneş ışıklarını güneş değmeyen yerlere eşit biçimde saçtığı zaman. Çocuk ırmak etrafında gezinerek su kıyısında oraya buraya dolaştı. Hep kapan av düşünen çocuğun aklına ağabeyine et götürürdü diye babasının söyledikleri aklına geldi ve babası ile beraber dün kapan koyduğu yere doğru yöneldi. Dikenlerin içnden geçerek atını bağladı ve yukarı doğru yöneldi. 

    – Eeh ihtiyar! Kapan üç gündür bakmadık. Elli yıldır bu işle uğraşırım hiç iki günü aşmamıştı bir bakayım. 

    -İnşallah ayı düşer. Düşmedik sadece o kaldı. Uzun yıllar avcılık yaptığı için tecrubeliydi. Sevinçle koştu, bu gün de büyük av sahibi olacağını hissetmiş gibi koca dağ sırtını nasıl açtığını fark etmedi. 

    Önceki geniş yola iki üç metre yakın yerde koyduğu kapanında çıkı8ntılı büyük kara şeyi görünce 

    – Allah’ım kurt kapanıma düşmüş.kurt!dedi. 

    Ne yapacağını şaşırıp oraya doğru koştu. Öbür taraftaki akbabalar eyvah demmiş gibi ses çıkararak havaya uçtular. 

    Yaşlı adam aniden korkmuş tavşan gibi. Sonra yüzüstü yatan çocuğu devirdi bağırdığı gibi yıkıldı. Akbabalar ne oldu diye alay edercesine adamın üzerinde ses çıkararak dönmeye devam ettiler. 

    OYUNCAK 

    Ben bu hayattan memnunum, alın yazısına razıyım buna rağmen kaderim kötü, hayatın darbelerinden gönlüm dertle kalbim sıkıntıyla dolmuş bir haldeyim. 

    Gerçeği söylersem bu defa büyük zafer kazandım. Çünkü dün ayrıldığım 4 karımdan kurban olduğum Arsarı aldım. Her şeyden…..Allah’ın emriyle galiba neslim oluverdi.fakat sahip olamadım 

    – Her zaman anne anne diyorsun. Al bu oyuncağı senin annen olsun tamam mı? 

    – Gerçekten annen gitti. Hiç dönmemek üzere gitti. Arsar aniden bir babasına bir oyuncağına bakarak ağlayıverdi. Sonra da babasına sordu: 

    – O zaman kim bana anne olacak? 

    – Üzülme yavrum sana güzel bir anne bulurum olur mu? Diyerek babası gülümsedi. 

    – Hayır baba sadece oyuncağım güzeldir diyerek oyuncağının iki yana örülmüş saçını okşayarak bağrına bastı. 

    – Olur. Sana oyuncağın anne olsun. 

    Nedense annesi oyuncağı dükkandan yeni getirdiğinde nasıl mutlu olduysa aynen o kadar sevinerek etrafına onu gösterdi. Ve sordu: 

    – Baba, anneme benziyor mu? 

  • Aydın İli Verileri


    AYDIN İLİ SOSYO-EKONOMİK ANALİZİ

    Kaynak: Hatice TOSUN / Aydın Denge Gazetesi /19 Ağustos 2024

    https://www.aydindenge.com.tr/yazi/hatice-tosun/19/08/2024/aydin-ili-sosyoekonomik-analizi

    Dağlarından yağ, ovalarından bal akan sözünün hakkını verircesine bereketli, insanlarının cömert ve misafirperver olduğu, zeytinyağlı yemekleri ile herkesi mest eden şehir. Her tarafında tarihten izlerini koruyan, tarihin içinde yaşatan; denizi, dağları, tarihi eserleri ve turistlik alanları ile son derece modern ama herkesi evinde hissettirecek kadar geleneksel, efelerin ve efendiliğin şehri. Büyükşehir, Aydın. İlimiz için elimizden geldiğince son veriler ışığında güzel bir analiz yapalım dedik. Baştan belirtmek gerekirse bazı verilerin ulaşımını sağlayamadığımız için açıklanan en son verileri kullandık. İlimizin nüfusundan başlayalım, yüzölçümü 7.943 km2 olan Aydın’da kilometrekareye 146 insan düşmektedir, son açıklanan 2023 yılı verisine göre il nüfusu 1.161.702 kişidir. Bu nüfusun 585.440’ı kadınlardan, 576.262’si erkeklerden oluşmaktadır. Aydın’ın yıllık nüfus bir önceki yıla göre %1,17’ artış olarak gerçekleşmiştir. Nüfusun %98,5’i okuma yazma bilen insanlardan oluşmaktadır. İlimizin okuma yazma bilmeyen kısmına baktığımızda 17.587 kişi okuma yazma bilmemektedir (https://biruni.tuik.gov.tr/ilgosterge/?locale=tr). Aydın ilinde 2023 yılı 15-64 yaş grubunun nüfus içindeki yüzdesi 67,09 ve 65 yaş ve üzeri ise 14,94’tür. Çalışma çağındaki nüfusun (15-64 yaş arası) yüksek olması, ilin işgücü potansiyelinin yüksek olduğunu göstermektedir(https://www.nufusu.com/il/aydin-nufusu). Aydın ili için yapılan İŞKUR’un işgücü piyasası araştırma sonuçlarına göre, 20 ve daha fazla istihdamlı işyerleri için toplam çalışan sayısı 96 bin 586 kişi olarak tespit edilmiştir. Cinsiyet bazında ise 65 bin 579 çalışan erkeklerden, 31 bin 7 çalışan ise kadınlardan oluşmaktadır. Aydın, 2023 yılında İŞKUR’da 42.305 kişilik açık iş ilanı verilmiştir. Bu açık iş ilanlarında ilk sırada 10.102 açık iş ile turizm ve otelcilik elemanı ihtiyacı vardır. 2023 yılında İŞKUR aracılığı ile 26.090 kişi işe yerleşmiştir. Bu sayının yüzde 41’ini kadınlar oluşturmaktadır. 2023 yılı sonu itibarıyla Aydın ilindeki kayıtlı işsizlerin sayısı 30.754 iken bu sayının içinde kadınların oranı yüzde 56,6; 18-24 yaş arası gençlerin oranı ise yüzde 19,3 seviyesindedir (https://www.iskur.gov.tr/kurumsal-bilgi/raporlar/).

    Aydın’ın Genel Ekonomik Durumuna Bakalım.

    En son 2022 yılı için açıklanan TÜİK verilerine göre Aydın ilimizin kişi başı Gayrisafi Yurt İçi Hasılası, 2021’de 58.763 TL olan kişi başına düşen milli gelir bir yılda yaklaşık ikiye katlanmış ve 125.800 TL olmuştur. Dolar başına kişi başına düşen milli gelir ise 7 bin 591 dolardır (https://cip.tuik.gov.tr/?il=9). Ekonomisi tarım, tarıma dayalı sanayi ve turizm ile tanımlanır. Nüfusun %71’i tarımla uğraşır. Ulaşımın kolaylığı, iklimin, doğal güzelliklerin ve tarihi yerlerin çok olması sebebiyle turizm oldukça gelişmiştir.

    Güzel ilimiz Türkiye’de incir üretiminde birinci, pamuk ve zeytin üretiminde ikincidir. Başlıca tarım ürünleri pamuk, buğday, kestane, arpa, patates, ayçiçeği, mısır, tütün ve susamdır. 2000’li yılların başından itibaren Aydın’ın tarımsal hasılası yüzde 496 artarak 9 milyar liraya yükselmiştir. Tarıma elverişli arazinin yarısı meyve ve sebzecilikle kullanılmaktadır. 2,5 milyon incir, 15 milyon zeytin, 1 milyona yakın turunçgil ağacı ile tarım oldukça ileridir. Senede 110 bin ton incir, 110 bin ton zeytin ve 45 bin ton üzüm elde edilir. Ayrıca badem, ceviz, armut, ayva, yeni dünya, kavun, karpuz, kestane, vişne, kiraz, kayısı, erik, elma ve her çeşit meyve yetişir. Sebzecilik ve seracılık çok gelişmiştir. Yılda ortalama 25 bin ton pırasa, 25 bin ton lahana, 60 bin ton patlıcan, 120 bin ton domates, 60 bin ton biber ve 40 bin ton soğan yetiştirilir (https://www.cografya.gen.tr/tr/aydin/ekonomi.html)Aydın’da 2023 yılında toplam tarım alanı 369.341 hektar olup, toplam işlenen tarım alanı 150.609 hektardır. Bu noktada Aydın için tarıma yeterli araziye sahip ve tarımda artabilecek potansiyele sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz (https://biruni.tuik.gov.tr/ilgosterge/?locale=tr). Ayrıca belirtmek gerekir ki Aydın, Dünya incir üretiminin yüzde 26,5’ini karşılamaktadır.

    Güney Ege Kalkınma Ajansı (GEKA)’nın 2022 yılında yapmış olduğu Aydın’ın dış ticaret raporuna baktığımızda 20 yıllık süreçte ihracatta 7,7 kat, ithalatta ise 9,2 kat arttığına değinilmiştir. Aydın’ın 2022 yılı ihracatı, önceki yıla göre yüzde 13,1 artışla 1.198.339.767 dolar, İthalat ise bir önceki yıla göre yüzde 43,6 artışla 486.846.319 dolar olarak kaydedilmiştir. 2022 yılı verilerine göre Aydın (%11,5) taş ocakçılığı ve madencilik ana sektöründe İstanbul (%26,4) ve Ankara’dan (%16) sonra en fazla ihracat gerçekleştiren ildir. Her derde deva zeytin ve zeytinyağında ise Dünya zeytinyağı ihracat sıralamasında 6.sırada yer alan Türkiye’nin en fazla zeytin ve zeytinyağı ihraç eden 4. ili ise yüzde 10,5 ile Aydın’dır. Bir diğer önemli ihracatı ise Dünya kuru meyve ve mamulleri ihracat sıralamasında 1. sırada yer alan Türkiye’nin en fazla kuru meyve ve mamulleri ihraç eden 6. ili ise yüzde 9,3 ile Aydın’dır (https://geka.gov.tr/tr/sayfa/analiz-ve-raporlar).

    Ekonomik olarak bakacağımız bir diğer alan ise denizi ve tarihi eserleri ile büyüleyici turizm cenneti olan ilimizin elde ettiğimiz son verileri olacaktır. 2023 yılında ilimize gelen toplam turist sayısı 1 milyon 942 bin 64 olarak kayıtlara geçmiştir. Aydın için 2022 verileri ise yılda 3.200.000 ziyaretçinin geldiği ve bu özelliğiyle yabancıların en çok tercih ettiği iller arasında dördüncü sırada yer almıştır. Bu ziyaretçilerin ekonomiye katkısı ise 2,5 milyar doların üzerinde olduğu yetkililer tarafından açıklanmıştır (https://doi.org/10.58648/inciss.1371609).

    Aydının Vergi Yapısına Bakalım.

    Aydın’ın bütçe gelir ve gider dengesine bakmakla başlayalım, 2023 mali yılı içinde bütçe giderleri 3.040.441.036 TL, bütçe gelirlerinde ise 3.449.073.717 TL toplam tahakkuk, 3.386.161.908 TL tahsilat gerçekleşmiştir. Bütçe gelirleri içinde vergi gelirlerinin toplam tahakkuk eden 28.498.726 TL iken net hasılat 20.196.113 TL olarak bütçede yer almıştır (https://aydin.bel.tr/detail/4370/faaliyet-raporlari). Aydın’da 2023 yılında faal mükellef sayısı 109.868 kişidir. Bu sayı Türkiye’deki faal mükellef sayısının yüzde 1,54’üne denk gelmektedir. Aydın ilinin gelir vergisi mükellef sayısının toplam gelir vergisi mükellefi sayısına oranı yaklaşık yüzde 1,35’tir. Aydın ilinde Gayri menkul sermaye iradı (GMSİ) elde eden mükellef sayısı 2023 yılında 31.720 kişidir. Aydın ili GMSİ elde eden mükellef sayısının toplam GMSİ elde eden mükellef sayısına orası ise yaklaşık yüzde 1,40’tır. Basit usule tabi mükellef sayısı 2023 yılında 26.353 kişidir. Aydın iline kayıtlı basit usule tabi mükellef sayısın toplam basit usule tabi mükellef sayısına oranı ise yüzde 3,16’dır. Kurumlar vergisine ait mükellef sayıları incelendiğinde ise; 2023 yılında 10.345 kişi olduğunu görmekteyiz. Aydın iline kayıtlı kurumlar vergisi mükellefi sayısının toplam kurumlar vergisi mükellef sayısına oranı ise yüzde 0,90’dır. Son olarak Aydın ilinde KDV mükellefi sayısı 2023 yılı sonunda 42.363 kişi olmuştur. Aydın iline kayıtlı KDV mükelleflerinin sayısının toplam KDV mükellefi sayısına oranı yaklaşık yüzde 1,19 olarak gerçekleşmiştir (https://www.gib.gov.tr/kurumsal/stratejik-yonetim/faaliyet-raporlari).

    Uzun Lafın Kısası Sonuç Deme Vakti Geldi.

    Sonuç olarak Aydın hem coğrafi konumu hem de verimli toprakları ile çok değerli ve çok potansiyelli bir şehirdir. Nüfusuna baktığımızda yüksek okuma oranları ile bilinçli bir şehirdir. Tarım, turizm ve madencilik sektöründe ülkenin birçok ilinden ileridedir. İhracat rakamlarının özellikle tarım olarak daha yüksek noktalara ulaşması, üretimin desteklenmesi ile ithalatın da daha asgari noktaya gelmesi mümkün olacaktır. Geliştirilmesi gereken, gerçek potansiyelin yüzde yüzünü elde edilebilmek için yatırımlarla, daha fazla projeyle desteklenmesi gerekmektedir. Aydın tarihi eserleri ve antik kentleri ile daha fazla yayınla ülkemizde ve dünyada bilinirliğini artırarak turizmde de daha yüksek bir noktada olabilir. Özellikle bütçe gelirleri kısmına baktığımızda vergi gelirlerinin küçük bir paya sahip olduğunu görüyoruz. Sektörel anlamda genişlemeyle ticaretin önünü açabilir, artan faal vergi mükellefi ile bu oranların çok daha yüksek noktalara gelmesini sağlayabiliriz. Bilmeliyiz ki vergi gelişen ülkelerde, şehirlerde mükelleflere bir yük değil halkın refahını arttırmak için devletin yapmış olduğu harcamalarda bireylerin kendi üzerlerine düşen sorumluluktan başka bir şey değildir.