Kategori: denemeler

  • Aydın’lı EFELER

    Aydın’lı EFELER

    Yazan : Özcan ATAR

    Efeler tüm Türklerin duyduğu bir kavram. Ancak Aydınlı olanlar dahil hemen hiç kimsenin bilmediği bir kavram EFELER.

    Efelik nedir? Aydınlı Efeler kimlerdir ve bu Efeler neler yapmışlardır. Bu bilgileri okuyucunun önüne serdetmeyeceğim. Efeler hakkında bilgi sahibi olan Türkiye’deki tek otoritenin Sabahattin Burhan olduğunu bildirmek için bu yazıyı yazdım.

    Okulumuz Lise Müdürü Orhan SEYHAN Bey’in girişimiyle yazarımız okulumuza davet edilmemiş olsaydı muhtemelen böyle değerli bir yazarı tanıma şerefine nail olamayacaktı/m/tık.

    Sabahattin BURHAN Aydın’ın Nazilli ilçesinde doğmuş ve daha çocuk denilecek yaşlarda Efeleri merak etmiş ve tüm ömrünü o Efeleri tanımak ve tanıtmak üzerine inşa etmiş değerli bir yazarımız.

    10’larca kitap, yüzlerce makale, birçok röportaj ile usanmaz çalışma azmiyle Sabahattin BURHAN bugün popüler kültürün etkisiyle aynı Efeler gibi az tanınan bir yazarımız. Yörük Ali Efe, Kozalaklı Mehmet Efe, Çakırcalı Mehmet Efe, Çete Ayşe gibi daha pek çok efenin hayatını roman türünde akıcı bir dil ile bizlerin istifadesine sunmuştur.

    Kozalaklı Mehmet Efe kitabını okuyunca günümüzden tamamen uzaklaşıp bambaşka bir evrene uyanıyorsunuz. Ve diyorsunuz ki kitap bitince, bunlar insan ise ben neyim. O ne korkusuzluk, o ne etkileyicilik, o ne gözü peklik. “Efeler eşkıya” diyenler de var. Evet devlete kök söktürmüşlerdir lakin zaten batmakta olan bir devlette yapılan haksızlıklara karşı Efeler DUR ihtarı çekmek için dağlara doğru yamanmışlardır. Elbette nüfuzunu yanlış kullanan Efeler de olmuştur fakat genel anlamda Efelerin kendi kültürlerinde dürüstlük, sadakat, korkusuzluk, gerçekçilik vs gibi hasletler uyulması gereken kesin kurallar gibidir.

    Hani Borsa’da Keşmir’de Filistin’de insanların başına neler geldiyse Aydın ilinde yaşayanların da başına onlar gelmiş. Osmanlı bir koca tarihse, o tarihin içinde Efeler başka bir tarih. Ancak hay huylarla ıvır zıvır işlerle o kadar meşgulüz ki! Efelermiş, kahramanlıklarmış, ölümlermiş kime ne! Aydında oluk oluk kan akmış yüzlerce insanın kafası koparılmış, derileri soyulmuş kime ne!

    Galiba bazı duygular o an geçerli oluyor sonraki anlarda hiç etki yapmıyor.

  • Kim bilir

    Kim bilir

    Yazan : Özcan ATAR

    Öleceğini bilen varlık olarak ne kadar da neşeliyim. Hem bu ayrılış ne zaman olacak belirsiz hem vuslat yeri belirsiz. Belirsizlikler girdabına doğru yol almak… insan ürperiyor.

    Her ne kadar kutsal kitaplar çok bilgiler veriyorsa da nasıl desem gidenlerin hiçbiri de dönmüyor ya geriye. Acabalar, acabalar ? Bazıları da ölümü hiç düşünmeden yaşayarak mutluluğa ulaşabileceğini zannediyor. Olmuyor işte! Bu gerçeklikten kurtuluş mümkün olmuyor.  Deve kuşu gibi başımızı kuma gömünce de maalesef korkumuzdan bir türlü sıyrılamıyoruz.

    Ne kadar çok bağlanırsak çoluğumuza çcuğumuza, paraya pula o denli zorlaşıyor ayrılmak. Ama  yok o da pek mümkün değil. Yanınızda güzel çocuklarınız ve bakışları…ya eşleriniz, dostlarınız… güzel sıcak evlerinizden soğuk toprağın  içine girmek…düşününce insan bir garip oluyor. Duygu helezonlarının içinde kaybolan insan!

    Küskün, kızgın, üzgün, mutlu, kibirli insan! Zaman seni yürütüyor, zaman seni koşturtuyor, zaman seni ezip yıpratıyor, zaman seni telaşlandırıyor, zaman…zaman…seni öğütüp topraklara serpiyor.

    Kuruyan yaprakla, ölen kediyle aynı kaderi yaşamak…

    İnsanoğlu gidenlerden bir defa haber alıverseydi…

    Ölürken korku, ümit  ve heyecan  içinde kalbimiz ağzımızdan çıkacakmış gibi mi olacağız! Nafile bunu da bilemiyoruz. Ölürken yalnız mı olacağız ya da ıslak gözlerle bize  bakan bir çocuğumuz mu olacak. Kim bilir! Ya da biz mi onlara ıslak gözlerle bakıyor olacağız. Kim bilir  belki kalanlar ölüdür de gidenler dirilmiştir.

  • Yalnızlık

    Yalnızlık

    Yazan: Özcan ATAR

    Üniversite yıllarımda sosyoloji dersinde hocamız “değişim” üzerinde konuşuyordu. Değişimi hemen her yönüyle ele aldı. O, dersi anlatırken aklıma bir anda peygamberler geldi. “Hocam! Toplumları hatta dünyayı değişime sürükleyen aslında peygamberler değil midir ? ” dedim. Bir an durdu hocamız. Belli ki onca batılı adamdan ve onların sözlerini okumaktan peygamberlerin değişimin asıl itenekleri olduğunu düşünmemişti. Çünkü peygamber gibi yitik kelimelerimizle ders işlenmiyor artık. Biraz durdu ve “evet” dedi “toplumları peygamberler değiştirdi”

    Artık hikmeti biz yitirdik. İçtenlik bizden uzak. Potansiyel halindeki gençliğe Batının normlarını dayatmak yerine, Türk’ün ve Doğu’nun içtenliğini akılla birleştiren bilimini aktarabilseydik pekala ilim dağının zirvelerinde özgürlüğü doyasıya içimize çekerdik.

    Modern zamanın insanındaki ruhsal gerilim Sadık Yalsız Uçanlar’ın “Korku ve Ümid ve Aşk” kitabında çok güzel işlenmiş. Hakikaten kent insanının dinlenmesi, uyuması, çokluk içindeki yalnızlığı, zamanı değerlendirişi, koşmaları-koşuşturmaları,metal elektrik gibi insanı boğan,sıkan ucubelerin içinde insanı feraha kavuşturacak olanlar nedir?çözümler vs. her şey bu kitapta anlatılmış.

    İnziva, duyarlılık,şiir,hikmet,aşk,korku,kalp,asla rücu gibi kelimelerin kapılarını açıp onların içine dalıp alemlerinde dolaşmak bizler için ne kadar gerekli.

    Gerçekten  “yalnızlık”ın bereketlendiği ortam “inzivadır”. Doğunun dünyasında yalnızlık insanı intihara götürmez. Yalnızlık insanı “hakikate” götürür. Çünkü inzivada “hikmet” vardır. Yalnızlıkta ise sadece felsefi oyalanmalar vardır. Biri insanı gül bahçesine,diğeri zahmet çölüne götürür.

  • İsrail-Filistin

    Yazan : Özcan ATAR

    Zulüm alkışlanamaz fakat…

     26 yıl  önce Filistin’e gitmiş Kudüs sokaklarında Telaviv’de, liman kenti olan Hayfa sokaklarında gezmiştim. Yahudi ve Filistinlilerle konuşmuştum. Giderken çok şeyler düşüüünmüştüm ama orada  Yahudi Hıristiyan Müslümanlar iç içe yaşıyorlardı. İnsanlar mutluydular. 

    Şeytan boş durmuyor bu halkları birbirine kırdırtıyor. 

    Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları çok dik. İlhamını Kurandan almış gibi görünse de Kuranın yanlış yorumlarından almış demek daha doğru olacak. Arkanda iyi yönetmek zorunda olduğun 80-90 milyon insan varken “dik konuşmak” da neyin nesi. İnsanlar geçim derdiyle boğuşuyor. Tüm ülkeyi dünyadan izole etttiğin, insanları gırtlaklarına kadar sıktığın yetmiyor da  İsraile oraya buraya sataşarak ülke insanını boğmak mı istiyorsun. Gençliğimden beri Tayyip Erdoan’a destek vermiş biri olarak bu eleştirileri yapmak zor geliyor insana fakat…

    Bu Orta Doğu’nun sorunu son 100 yıldır bitmiyor değil 1000 yıldır belki 10 bin yıldır bitmiyor. belki de bitmemesi gerekiyor. Tanrı ne tasarladı ise o. 

    Ölen çocuklar, ölen insanlar 30 yıl önce de Filistin için yürüyüşler yapmış İsraili lanetlemiştik. İsrail ha yıkıldı ha yıkılacak diye ümitlerimiz vardı. Ben otuz yıldır yıkıldığını görmedim. Hamas tipi oluşumlar İsraili yıkmak şöyle dursun sanki İsrailin dünya üzerinde elini güçlü tutuyor. Kalk sen koca Türkiye’nin başkanı  Hamas’ı övsün. Sonra ekonomi tepetaklak olsun. Yüce Rabbim. 

    Kuranın Yahudilere ait özellikleri açık açık belirtirken Yahudileri göklere çıkaracak değilim. Ancak ben tarihselci bakış açısının bazen bazı olaylarda tutarlı olduğuna inanıyorum. Haliyle  bakış açısı çok fazla. 

       İlginçtir Yahudilik  Müslümanlık’a Hıristiyanlık’tan daha yakın ama tüm müslümanlara hangisinden uzak olmak istersin diye sorulsa Yahudi diyeceklerinden eminim.  

  • Bilgi,Eylem ve Mutluluk

    Yazan : Özcan ATAR

    Zifiri gecelerde, siyah taşın altındaki karanlık tünellerde yürüyen kara karıncayı gören yaradana teşekkür ederek başlamak istedim yazıma. 

    Elindeki silahla kırk dört canı katleden sonra dehşet ve korku içinde nefes nefese kalmış katilin kalbinde de mührü olana teşekkürlerimi sunarak başlamak istedim yazıma. 

    Bir yazıda şöyle diyordu: “ kültürsüz görünmek riski de olsa gereksiz bilgi yığınlarını tamamen unutun.” 

    Gerçekten bizi hedefe götürmeyen bilgilerden hemen sıyrılmalıyız. Fakat yirmi yıllık okul hayatımızda ne de çok gereksiz bilgi öğrendik. Şimdi çoğu üniversite mezunu maalesef işsiz. Ben daha önceki bir yazımda Agah Efendi’nin hayatını anlatmıştım ve onların genç yaşta nasıl başarılı olduklarını göstermiştim. İşte bazı formüller: 

    Bilgi + bilginin eyleme dönüşmesi = para,iş 

    Yani eyleme dönüşebilecek bilgiler edinmeliyiz. 

    para = başarı 

    paramız ve işimiz yoksa başarı bir hayaldir. 

    Para + başarı = mutluluk 

    Paran yoksa başarın da olmaz o zaman da mutlu olamazsın ki! 

    O halde ; 

    Bilgi = mutluluk 

    Ne kadar çok şey bildiğimizin bir önemi yok. Bilgimizi ne kadar uygulayabildiğimiz önemli. MEB. Bürokratları ne yapıyorlar bilmem ama ülke üniversiteliler çöplüğüne dönmek üzere. Acil önlem alınmazsa çöplükler patlayabilir. 

    Aslında lise mezunu üniversite mezununun çoğalması sevinilecek bir durum. Ülkenin gelişmesi toplumun ilerlemesi için çok güzel bir taban oluşmak üzere ama bu taban bir çözümsüzlük içinde bocalıyor. 

    Ülkede bir yangın çıktığında o güzel güzel giyinip, havalı havalı gezen, yüzleri pırıl pırıl parlayan bürokratlarımız da kül haline gelip işsiz üniversiteliler gibi atmosfere doğru yükselebilirler. 

    Meslek liselerinin gücü ve sayısı arttırılmalıdır acilen. Hemen herkes bir meslek grubuna dahil olmalıdır. Her branşın okulu olmalıdır. Bu okullarda hem mesleki hem de genel dersler verilmelidir. Böylece okuyan berber, okuyan marangoz, okuyan demirci esnaf olur. Bu okullardan mezun olanlar branşlarında iş bulabilmelidirler. İşte bu eğitimden sonra insanlar yetenekleri kadar başarılı olurlar ve adalet yerini bulur. Hiç olmazsa insanlar mezun olduklarında orta yerde kalmazlar. Çözüm bu kadar basit. Yeter ki beynini yoran insanlar olsun. Biz eğitim zayiatıyız hiç olmazsa bizden sonrakiler zayi olmasın.