Yazan : Özcan ATAR
Kağıt Ayetleri:
قِرْطَاس /Kağıt, üzerine yazı yazılan. Allah buyurur ki: وَلَوْ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ كِتَابًا فِي قِرْطَاسٍ فَلَمَسُوهُ بِأَيْدِيهِمْ لَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَذَا إِلاَّ سِحْرٌ مُبِينٌ : Eğer sana kağıtta yazılı bir kitap indirmiş olsak da onu elleriyle tutsalardı, yine de o kâfirler; muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir, derlerdi (6/En’âm 7);وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ عَلَى بَشَرٍ مِنْ شَيْءٍ قُلْ مَنْ أَنْزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاءَ بِهِ مُوسَى نُورًا وَهُدًى لِلنَّاسِ تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيرًا : Allah; hiçbir insana bir şey indirmedi, demekle; Allah’ı, şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. De ki: Musa’nın insanlara bir nur ve hidâyet olmak üzere getirdiği ve sizin de parça parça kağıtlar hâline koyup açıkladınız, çoğunu da gizlediğiniz o kitabı kim indirdi? (6/En’âm 91).
Kalem Ayetleri:
Lokman Suresi / 27. Ayet: وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak (mürekkep olsa) yine Allah’ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Şüphe yok ki Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir. Kalem/2.ayet : نٓ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَۙ . Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki (Resûlüm), sen -Rabbinin nimeti sayesinde- mecnun değilsin. Alak /3.4.5. ayet : اَلَّذ۪ي عَلَّمَ بِالْقَلَمِۙ 3, 4, 5. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir.
Mürekkep Ayetleri :
Kehf / 109 : قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبّ۪ي لَنَفِدَ الْبَحْرُ قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبّ۪ي وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِه۪ مَدَدً (Mekkî 69)De ki: Rabbimin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir.
Lokman / 27 : وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪ي (Mekkî 57)
Hadislerde de mürekkep kavramı kullanılmıştır (Çeşitli hadislerde de mürekkepten söz edilmekte, Hz. Peygamber’in kâtiplere mürekkebi iyi yapmalarını emrettiği haber verilmektedir (M. Abdülhay el-Kettânî, I, 278; II, 309-310) ( İslam Ansiklopedisi : https://islamansiklopedisi.org.tr/murekkep)
Bu ayetler bize Kuran cümlelerinin kağıda yazılmış olma ihtimalini göstermektedir ki kağıdın MS. 105 yıllarında kullanıldığı bilinmektedir. Tarihi kaynaklara göre Çinliler tarafından üretilip geliştirilen kağıt tüm Orta Asya’da Semerkant’da da kullanılmış ve İran’a Avrupa’ya Afrika’ya yayılmıştır. Hz. Muhammed’in de Kuranı sayfalara yazdırma ihtimali vardır.
Tarihi kaynaklar bir yana ben KAĞIT, KALEM, MÜREKKEP ve OKUMAK kavramlarının Kuran’da kullanılmış olmasının ADEM (yani insanlar) tarafından daha ilk yaratılmayla KALEM,KAĞIT ve MÜREKKEP’in kullanılmaya başlandığına inanıyorum. Allah bu nesneler üzerine dikkat çekmek için yemin etmiştir.
Elbette ADEM [(ilk peygamber (insan değil) : . Biz, peygamberlerin risaletlerinin ve bilhassa Hz. Peygamber’in risaletinin, Benî İsrâil ve Benî Âdem’e yapılan hitaplar üzerinden değerlendirilmesini ve ilk insan ve ilk peygamber olduğu telakki edilen Hz. Âdem’e nispetle “yâ benî Âdem/Ey Âdemoğulları” hitabı zemininde tartışılmasını uygun bulmamaktayız. Kanaatimizce Kur’an’ın ve Resûlullah’ın evrenselliği, bu tür hitaplarda değil, bizzat bütün insanlığı kuşatan mesajlarındadır.DergiPark SAYI: 9 • OCAK-HAZİRAN 2021 • SAYFA: 69-103 / … Kanaatimize göre peygamber Hz. Âdem’in nübüvvetle görevlendirilişi; insanların bir milyon yılı aşkın avcı-toplayıcı ve göçebe yaşamından sonra tarım yapmaya, hayvanları evcilleştirmeye ve sabit/yerleşik köyler kurmaya başladığı, ateşin etkin kullanıldığı, nüfus ve yerleşim yerlerinin sayısının arttığı, yöresel farklılaşmaların tezahür ettiği, tanrı fikrinin ve kutsal mekân algısının görüldüğü, toplumun yaşam biçiminde köklü değişikliklerin gerçekleştiği, günümüz medeniyetinin temellerinin atıldığı Neolitik Çağ’a (İlk Üretimciliğe Geçiş Dönemi, MÖ 10-5 bin)[73] tekabül etmektedir _syf :80 / https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1390906 )] olarak tüm bilgiler insanlara yüklenmişti aynen bilgilerin çiplere yüklendiği gibi. Velhasıl Okumak,yazmak,kitap,kalem,mürekkep, embriyo, uzay, kâğıt, yörünge, zaman, güneş gibi kavramlar Kuran’a kuşbakışı bakıldığında hemen görülebilecek dikkat çekici kavramlardır.
İslam tarihini şekillendiren Siyer ve Hadis kitapları zamanın ruhunu anlamamız ve dil gramer incelemeleri bakımından bize bir katkı sağlar ancak insanların yaşam ve düşünce sistemlerini olmazsa olmaz kaideler şekline sokmak gibi bir zorlayıcı olduğunda insan/insanlığın korkunç bir karanlığa sürüklenmesine sebep olur. Yani İslam Dünyası için Kuran dışındaki Fıkıh, Hadis, Siyer gibi İslam Kültürün içinde değerlendirilebilecek bilgi hazineleri değiştirilemez olmamalıdır çünkü internet çağında bilginin hızlı bir şekilde değişmesinin sonucu olarak insanın kendini ve tarih bilgilerini güncellemesi elzemdir. Bir zaman gelecek bugünkü bilgilerimiz de tarihin derinliklerinde kaybolacak yeni bilgiler ışığında Kuran anlaşılmaya çalışılacaktır. Bilginin yolculuğunda bizden kalan her bilgi geleceği aydınlatan bir ışık olacaktır. İnsanlık tarihini İslam tarihinin içine mecz etmek ve hala bu bilgiler ışığında aydınlanmaya çalışmak abesle iştigal etmekten başka bir uğraş değildir. Bizim alimlerimizin tarih algı ve bilgisinde İsrailiyyattan gelen Peygamberler tarihi vardır ki yüz yıllardır değişmemiş şu çağımıza kadar devam edegelmiştir. Bilim/İlim insanlarının acilen Müslümanların kurtuluşu için ve hatta tüm insanlığın kurtuluşu için (buradaki kastım Hıristiyanlık ve Tevrat bilgilerinin yanlış olmasından kaynaklı insanlığın materyalizme doğru yuvarlanması) GÜNCELLEME çalışmalarını başlatmaları ya da her tarafa saçılmış güncel bilgileri sağlam bir metodoloji ile derleyip toparlamaları gerekli. Sonuç olarak Kuranı anlama çabalarımızı sürdürmemiz önemli.
Kuranın tertip ve düzeni, yazdırılması cümlelerin sıralanış şekli tamamen Hz. Muhammed elçimizin kontrolünde yapılmıştır. Furkan 5. Cümle : “Ve (yine) dediler ki: “Öncekilerin masallarıdır bu. Onu kendisi yazmış. Yazmak için sabah akşam ona birileri tarafından dikte ediliyor.” (İhsan AKTAŞ meali açıklaması : Gerek bu ayetten gerekse aşağıdaki tefsir metinlerinden anlaşıldığı gibi Hz. Peygamberin hem okuma yazması vardı hem de kendisi de Kur’an ayetlerini yazıyordu. Çünkü (اكتتبها) ‘’iktetebeha’’nın anlamı, bizzat kendisi yazıyordu, eğer (استكتبها)‘’istektebeha’’şeklinde, yani üzerinde bir işi talep etme harfi olan (س )’’sin’’olsaydı, o zaman Hz. peygamber bunun başkası tarafından yazılmasını talep ediyordu şeklinde bir anlam çıkardı.) Kuranın diğer adıyla Mushaf’ın (sayfalar bütünü) oluşturulması Hz. Muhammmed ölmeden önce bitirilmiştir. Anlatılanın aksine Kuranın kitaplaşma süreci Hz. Peygamberden sonra değildir.
Gelen mesajlar ince derilere ya da SAYFAlara KALEM in ağzındaki MÜREKKEP ile Hz. Muhammet bizzat kendisi ezberleyip yazarak sahabelere ezberlettirilip yazdırtılarak ve bizzat Hz. Muhammet kontrolünde KİTAP haline getirilmiştir. Çok iddialı gibi görünen bu cümleler aslında Kurana göre düşünüldüğünde hiç de şaşkınlık verici değil. Yüzyılların bize taşıdığı yanlış bilgilerden silkiniyoruz. Bu ne ilginçtir ki bu silkinmeyi daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bir gayri müslimin icat ettiği İNTERNET üzerinden yapabilir olduk. Aynı Hz. Yusuf gibi aynı Hz.Musa olaylarındaki gibi.
Kaynaklar: Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 42 / Erzurum 2014 /KUR’ÂN VE HADİSLERE GÖRE “KALEM” KAVRAMI/ Muhammet KOÇAK
Birinci görüşe göre bu kişi, Âdem (a.s)’dır. Çünkü ilk yazı yazan O’dur. Bu Ka’b b. Ahbar’ın görüşüdür. İkinci görüşe göre o kişi, İdris (a.s)’dır. Çünkü o, ilk, yazı yazandır. Bu da Dahhâk’ın görüşüdür. Üçüncü görüşe göre bu buyruk herkesi kapsar. Çünkü onu kim öğrenmişse Yüce Allah’ın öğretmesi sayesinde öğrenmiştir.
Mürekkep: 18 Aralık 1994 tarihinde tesadüfen keşfedilen ve uzun çalışmalar sonrasında 36 bin yıl öncesine tarihlenen Fransa’daki Chauvet Mağarası duvarlarındaki doğal dünyayı tasvir eden mağara resmindeki kırmızı, koyu sarı ile siyah renkli mürekkebin, çevredeki maden alaşımlarından, bitki öz sularından ve farklı hayvan kanlarından üretildiği saptanmış. Bu da gösteriyor ki, insan doğadaki renkleri mürekkebine katabilmek için her çağda arayış içinde olmuş; denemiş, düşünmüş, geliştirmiş ve uygulamış. O ana kadar on binlerce yıl boyunca sadece sanatsal amaçla üretilerek kullanılan mürekkep, yerleşik hayata geçilmesi ve bazı şeylerin kayıt altına alınması gereksinimiyle MÖ 2500 civarında neredeyse eş zamanlı olarak Çin’de, Mezopotamya’da ve Mısır’da aklın ortak tasarımı olarak ortaya çıkmış. Çin kaynaklarına göre Tien-Lcheu, lamba isini çam ağacı reçinesi, jelâtin ve misk ile karıştırarak eşek derisi üstünde uygulayarak mürekkebin ismi bilinen ilk mucidi olmuş. MS 3. yüzyılda mürekkep yapma sanatı yeniden canlanmış, birçok eski formül hokka kaplarını doldurmaya başlamış. Kükürt, potasyum, zincifre adlı mineralden üretilen vermilyon ile cıvadan elde edilen zinober sayesinde parlak kırmızı renkte mürekkep üreten Antik Roma’da aynı zamanda indigo, bakır oksit ve kobalt ile yapılan mavi mürekkepler de popüler hale gelmiş. (https://t24.com.tr/yazarlar/irfan-yalin/gecmisi-aydinlatan-damla-murekkebin-tarihi,40185 / Mahir KURTULAN2 orcid.org/0000-0002-6080-7186 Makale Geliş Tarihi: 21.05.2021 Makale Kabul Tarihi: 20.06.2021 )

En Eski Kur’an-I – efecity için bir cevap yazın Cevabı iptal et